Cafe Fernando geçenlerde 6 yaşına girdi, haberiniz yok!
Blogum yeni yaşına girerken ya tutmayan bir tarif sonrası kızgınlıkla tezgahı zımparalarcasına siliyordum ya da fotoğraf çekimleri için İstanbul’un bir ucundan alıp arabaya doldurduğum taşları tek tek sırtımda 4 kat merdivenden çıkartıyordum. Yoksa blogum o çıkarttığım taşları tek tek fırçalayıp yıkarken mi 6 yaşına girdi? Bilmiyorum, belki de kurulayıp duvara sıralarken… Ya da sekizinci kez denediğim kek, öncekilerden bir arpa boyu bile ilerlememiş halde fırından çıkıp pis pis bana bakarken.
Keşke günler 48 saat olsa. Keşke bloguma daha sık yazı yazabilsem. Keşke her yazıma Chez Panisse yazıma ayırdığım kadar zaman ayırabilsem. Epey zaman geçti. Şu anda üzerinde tam olarak ne kadar çalıştım hatırlamıyorum ama bu 6 sene içinde en çok özen göstererek yazdığım yazı Chez Panisse yazısıydı. San Francisco tatilimde yediğim en lezzetli yemek değildi ama kesinlikle en unutulmaz deneyimdi. Okuyan herkesin benimle birlikte Chez Panisse‘in mutfağında dolaştığını hissetmesini, o fırından çıkan ananasların kokusunu içine çektiğini hayal etmesini hedefleyerek yazmıştım. Yorumları okuyunca amacıma ulaştığımı görebiliyorum. Görünüşe bakılırsa yazıyı Saveur dergisi de en az sizin kadar sevmiş. İngilizce blogumda yayınladığım Chez Panisse yazım bu seneki Saveur Blog Ödülleri‘nde “Yılın En İyi Yemek Yazısı” kategorisinde aday.