Köşke bir haller oldu. Nerede eskiden kazan kazan pişen Cennet’in Pazar günleri açtığı mantılar ve o kazanlara eşlik eden, masanın iki ucundaki eritilmiş çeyrek kilo pul biberli tereyağı kaseleri, nerede şimdiki yoğurtlanmış börülce haşlaması… Nerede çay saatinde ağızda dağılan elmalı kurabiyeler, tatlıyı “dengelesin” diye ardına yenen zeytinli poğaçalar, arasında eski kaşarla fırınlanmış simitler, nerede şimdiki şekersiz, unsuz, yağsız kurabiye müsveddeleri… Acaba babam önemli yerlerinin altını fosforlu kalemle çizip yolladığı “Sarımsağın faydaları”, “Zeytinyağının kudreti”, “Kalp dostu meyve ve sebzeler” başlıklı yazılardan birer kopya da köşke mi gönderiyor?
Köşktekiler çok değişti. Biri 21 gün un yememeye ant içti, diğeri şekeri azalttı. Eskiden Ramazan pidesinin içini tereyağı ve fıstıklı çikolatayla dolduran, şimdilerde tatlı niyetine donmuş yoğurda haşlanmış siyah pirinç karıştırıp yiyor. Eskiden ne götürsem yerlerdi, şimdilerde şekersiz, yağsız, unsuz ve “un haline getirilmiş her şey”siz tatlılar sipariş ediliyor.