Yukarıdaki kruvasandan bir ısırık alıp arkama yaslandıktan sonra aklımdan şunu geçirdim: Keşke her şehirde bir Tartine Bakery olsa.
Bencilce ama çok daha mantıklısı da şu: Keşke gitme ihtimalim olan her şehirde bir Tartine olsa. Nereye gidersem gideyim, acıkıp da kafamı çevirdiğimde karşımda bir Tartine görsem. Her kaldığım otelin dibinde bir Tartine olsa, uyanır uyanmaz orada kahvaltı etsem. Her oturduğum evin sokağında bir Tartine olsa, her akşam üstü eve ekşi mayalı bir ekmekle dönsem.
Tabii bütün bunların mümkün olabilmesi için her şehre bir de Chad Robertson lazım.
Böyle hissedeceğimi adım gibi bildiğim için San Francisco‘da otel aramaya Tartine Bakery’nin bulunduğu Mission bölgesinden başladım. Orada yaşarken kırk yılda bir uğradığım Mission ve civarı, seneler içinde büyük bir değişime uğradı. Maalesef değişmeyen bir yanı, kalmaya pek cesaret edilemeyecek otelleri. En temiz görünen, Tartine ve civarında gitmek istediğim her yere de 5 dakika yürüme mesafesinde olan birini araştırıyordum ki sahibi esrar yetiştiricisi çıktı. Sırf yetiştirici değil, esrarın yasallaştırılması konusunda en çok çaba sarf eden aktivistlerden de biriymiş. Her güne Tartine Bakery’nin kruvasanıyla uyanmak çok isterdim ama adam bahçesinde esrar yetiştirdiği için otel ara sıra polis baskınına maruz kalıyormuş. Otel de tam fotoğraflıktı ama risk almak istemedim. Her sabah otobüse atlayıp Tartine’de kahvaltı etmek mümkün olmadığı için de sadece bir kez uğrayabildim. Çok vahim, biliyorum ama 12 gün gerçekten de çok çabuk geçiyor.
Ekşi mayalı kruvasan şahaneydi. Brownie muhteşemdi. Kütük gibi durduğuna bakmayın. Tam “fudgy” diye tabir edilen cinstendi.
Henüz ekşi mayalı kruvasan denemedim ama her ikisini de evde en az Tartine’deki kadar başarılı yapabiliyorum. Meraktan aldım.
Asıl orada bulunma sebebim ekşi mayalı ekmekleriydi. Birkaç saat önce yemek, on dakika önce de dondurma yemiş olmama rağmen bir tane Croque Monsieur bir tane de (eğer yanlış hatırlamıyorsam) Jambon Royale & Gruyère mideye indi.
Her ikisine de yanağını dayar uyursun.
Cafe menüsü şurada. Eğer denk getirebilirseniz birkaç adım ötesindeki Bar Tartine’de brunch yapabilirsiniz. Önceden rezervasyon şart.
TARTINE BAKERY
600 Guerrero St
San Francisco, CA 94110
(415) 487-2600
BAR TARTINE
561 Valencia St
San Francisco, CA 94110
(415) 487-1600
Hazır Mission bölgesine gitmişken uğramanızı önereceğim birkaç adres daha var.
Tartine Bakery’nin bitişiğinde hayatımdaki en iyi pizzayı yediğim Pizzeria Delfina var. Ayrı bir yazıda bahsedeceğim.
BI-RITE MARKET & CREAMERY
Birkaç adım ilerleyince de Bi-rite Market. Chez Panisse‘in market versiyonu olarak düşünün. Yerel üreticileri destekleyen, tamamı organik mallar satan, ufak ama nicelerine bedel bir market. Kalabalık olduğu için fotoğraf makinemi çıkartmaya yeltenmedim. Yeni çıkan kitaplarının Amazon sayfasında kitabın üzerine tıklarsanız açılan pencerede marketin birçok fotoğrafını görebilirsiniz.
Bu sefer mümkün olmadı ama bir dahaki gidişimde kesinlikle buradan alışveriş yapıp yakınındaki San Francisco’nun en güzel parklarından biri olan Dolores Park’ta piknik yapacağım. Ekmek Tartine’den, peynir (trüflü Brie’si herkesin favorisi), meyve ve şarap Bi-rite marketten, dondurma da bir blok sonra yolun karşısında, aynı müessenin dondurmacısı Bi-rite Creamery’den.
Gerçi yanda Pizzeria Delfina var…
İnsan böyle kısa süreliğine gittiğinde nereden ne alacağını şaşırıyor. Orada kaldırıma çöküp ağlayası geliyor.
San Francisco’da böyle idealist insanlar market açtığında sattığı her ürüne kafa yoruyor. Her şeyin en kalitelisini bir şekilde bulup rafına koyuyor. Gelen müşterilere her konuda yardımcı olup önerilerde bulunuyor, hepsine evine gelmiş bir misafir muamelesi yapıyor. Bunu yapabilmek hiç kolay değil aslında. Vizyon dışında bu ideallerini sürdürebilmek için çok önemli bir şeye ihtiyaçları var: Değer bilen, bilinçli müşteriler.
Gerçekten de herkes hak ettiğini yiyor.
Otobüsten indikten sonraki ilk durak Bi-rite Creamery’di.
Seyahatlerde tek katlanamadığım şey bir dükkanın önünde sıra olması. Bi-rite Creamery’nin önünde de bulunduğu bloğu çevreleyen bir kuyruk görünce moralim bozuldu.
Sonra yan tarafa bakınca başka bir pencereden bir kızın 2-3 insana dondurma uzattığını gördüm. Meğerse orası soft-serve dondurmaların servis edildiği pencereymiş. Hiç yememektense en azından soft-serve yiyelim dedik, birer tane aldık, Valencia caddesindeki antika dükkanlarına doğru yürümeye başladık.
Dükkanları dolaştık, Tartine’de yedik, birkaç yere daha uğradık, tam otele dönmek için otobüse doğru yürürken bir de ne görelim?
Sıra bitmiş, içeride 3-5 kişi kalmış. Açmışım tokmuşum umrumda değil; hemen içeri daldım.
Sıra bana geldiğinde karşımda şu yazıyı görünce ne yiyeceğim de belli oldu.
Kavrulmuş muzlu dondurma. Tepesine sıcak çikolata sosu ve bademli kıtır karamel parçaları. Yedikten sonra hayatım değişti diyemem ama güzeldi. Önünden geçersem tekrar uğrarım ama asla sıra beklemem. Arkadaşım için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Kendisi bir garip; sadece sorbet seviyor. Meyer limonludan denedi ama sorbetnin limonla uzaktan yakından alakası yoktu. Acaba siparişi mi karıştırdılar diye düşünmeden edemedik. Gerçi kabahat sorbet seçende.
BI-RITE CREAMERY
3692 18th St
San Francisco, CA 94110
(415) 626-5600
BI-RITE MARKET
3639 18th St
San Francisco, CA 94110
(415) 241-9760
MONUMENT SF
Böyle dükkanlara girdiğimde hep içim burkuluyor. Her şey o kadar güzel ve Türkiye’yle karşılaştırınca o kadar ucuz ki, birkaç parça alıp İstanbul’a taşımak anlamsız geliyor. Orada bir evin olacak ki keyifle döşe, karşısına geç seyret.
Antikaya meraklıysanız buraya muhakkak uğrayın. San Francisco’daki en muazzam koleksiyon kesinlikle Monument SF’te. eBayden topladığım ve kırk yılda bir müzayedeye çıkan birkaç şeyi burada sürüyle gördüm fakat maalesef iç geçirmekle yetindim.
MONUMENT SF
573 Valencia St.
San Francisco, CA 94110
(415) 861-9800
THE CURIOSITY SHOPPE
Valencia caddesinde güneye doğru ilerleyince adından da tahmin edebileceğiniz üzere pek ilginç şeyler satan bir dükkan: The Curiosity Shoppe.
Bakın ne gördüm bir duvarında.
THE CURIOSITY SHOPPE
855 Valencia Street
San Francisco, CA 94110
(415) 671-5384
OMNIVORE BOOKS
Aslında Mission bölgesinde sayılmaz, yanıbaşındaki Noe Valley’de ama oraya kadar gitmişken 15 dakikalık bir yürüyüşü göze alıp Omnivore Books’a uğramanızı şiddetle tavsiye ederim.
İçeride yer gök yemek kitabı. Yemek kitabı yazarlarının sıklıkla imza günü düzenledikleri Omnivore Books, sadece Amazon.com’dan alabileceğiniz yemek kitaplarını değil, piyasada artık bulunmayan, antika ve imzalı yemek kitaplarını da satıyor. Yemekle alakalı her konuda muhakkak bir kitap bulabilirsiniz. Ama bu her yemek kitabını bulabileceğiniz anlamına gelmiyor. Sahibi çok seçici. Sattığı bütün kitaplara kefil. Bir yemek kitabı galerisi olarak düşünün. Elinizi attığınız kitabın yazarını tanımasanız bile içeriğinin belirli bir standartta olduğuna emin olabilirsiniz.
Gitmeden önce etkinlik takvimine de mutlaka göz atın. Önümüzdeki haftalarda gerçekleşecek olan Jacques Pepin ve Alice Medrich imza günlerinde orada olmak çok isterdim.
Yine oradan oraya yetişirken uğradığım için çok fazla vakit geçiremedim. Eğer yemek kitaplarına meraklıysanız en az bir saatinizi ayırın.
OMNIVORE BOOKS
3885A Ceasar Chavez St.
San Francisco, CA 94131
(415) 282-4712
Omnivore Books’dan Mission tarafına doğru Dolores’ten yürümenizi tavsiye ederim.
Yokuş tırmanacaksınız ama manzara şahane.
SAN FRANCISCO DUVAR RESİMLERİ
Bir de tabii daha önce bahsettiğim San Francisco duvar resimlerinin çoğu (ve bence en güzelleri) Mission bölgesinde. Precita Eyes birçok yürüyüş turu düzenliyor. Vakit bulursanız haftasonları düzenlenen bu birkaç saatlik turlardan birine katılıp duvar resimlerini fotoğraflayabilirsiniz.
Precita Eyes Muralists San Francisco
2981 24th St.
San Francisco CA, 94110
(415) 285-2287
Özge
Çok güzel yazmışsın yine. Birden kaldırıma çöküp ağladığını düşündüm de, gülmeden edemedim 🙂
Serap
Merhaba, blogunuzu gectigimiz yazdan beri severek okuyorum. Benim de bir yemek blogum var; ama benimki amatorce yazilan bir blog. Kendi tariflerim yok. Deneyip begendigim tarifleri paylasiyorum. Bugunku yazinizi gormem cok iyi oldu. San Francisco’dayim cumartesi gecesine kadar. Aklima gelmemisti Tartine’e gitmek. Bahsettiginiz diger yerlere de gitmek icin sabirsizlaniyorum. Bu arada hava uc gundur yagmurlu burada; ama gonulden Seattleli olan bizleri iceride tutamiyor 🙂
Cenk
Serap – Yeni blogunuz hayırlı olsun. Tartine’de yiyecekleriniz de afiyet olsun.
reyyan – Karadeniz’de yapılan ekşi mayalı ekmeği yemediğim için mukayese edemiyorum ama bu muhteşem ekmeği tatmak için oralara gitmek şart değil. Şemsa Denizsel‘in Nişantaşı’ndaki lokantası Kantin‘de yaptığı ekşi mayalı ekmek Tartine’dekiyle yarışır. Alt katta satılıyor. Çok geçe kalmayın, hemen tükeniyor.
reyyan
Her istediğin yerde tartine olsa emin ol bıkarsın 🙂
bişey sorabilirmiyim
ordaki ekşi mayalı ekmeğin, karadenizde yapılan ekşi mayalı ekmekten tad olarak farkı var mı ?????
taaaaa oralara gelebilme ihtimalim onbinde bir olduğu için (ki belli de olmaz nasip) en azından kıyas yapmak açısından merak ettim 😉
Işın
Yine harika bir yemek/gezi yazısı olmuş. Ne güzel demişsin, herkes hakettiğini yiyor. Burada çoğu insan maalesef dükkan dükkan dolaşmak, iyisini aramak için fazlasıyla üşengeç. İşte Migros’ta, Carrefour’da ne varsa onunla yetiniyorlar. Yine de umutluyum ben İstanbul’dan.
Bence Tartine Bakery her yerde olmasın öyle Starbucks gibi. Ama çeşit çeşit, orası gibi kaliteli bir sürü fırın olsun. Belki bir benzerini İstanbul’da sen açarsın, ne dersin ?
Cenk
Işın – Tartine elbette her yerde olamaz. Olmasın. Onun için her şubeye de birer tane Chad Robertson lazım dedim. Başında durup her çıkan ekmeği, kruvasanı kontrol etmedikten sonra bu işler imkansız. Benim bir yer açmam çok zor. Hayatınızı adamanız gerekiyor. Yapmak istediğim birçok başka şey var.
Yasemin
Gören gözünüze,hisseden gönlünüze,söyleyen dilinize saglık.sayenizde seyri alem eyliyoruz.insanın ufku oturduğu yerden ancak bu kadar genişler.ileride oralara özgü bir tarifte gelir mı?
Kruvasan resmini görünce yeni bir tarif sandim önce. Pek heveslendim.
Gül İpek
Cenk yine süper bir anlatım sen Tartine hayran biz sana :))gitmiş görmüş ısırık almış kadar olduk sağol ama notlar alındı gidersem !ki sen özendirdiğin için sanırım acemilik çekmem.paylaşım için teşekkürler o güzel enerjin ve çoşkun yazına vede bize geçti inan bahara yaklaşırken güzelde oldu bana iyi geldi kısacası varol….ekşi maya serüveni zamanında EKŞİ maya yazısını okumamızı önermiştin Şemsa hanımın, soluksuz okumuştum ,nişantaşındaki yerine gidince yazının büyüsü tamamlandı sanki, bunun için ayrı teşekkür ederim . Lezetleri bize sunduğun ,önerdiğin,öğrettiğin ve paylaştığın için.
Ipek
Simdi okuyunca hepsini nasıl ağzım sulandı; benim de en cok özlediğim yerlerden biri SF’da Tartine. Hatta eşimin yeni açtığı cafe + bistro’sunun menüsüne manevi baskı yaparak Tartine’in brioche ekmeği ve bread pudding’ini eklettirdim:). Yaptıkları tostun yanında havuç turşusu verme fikri de oradan. Acaba bir de Kantin’den alınacak ekşi mayalı ekmekle Croque Monsieur yapsa diye de mi ısrar etsem?
aysenur
Bende en cok hakkettigini yiyiyor cumlesine takildim. Istanbulda alisveris yaptigim, birseyler yedigim hergun ama gercekten neredeyse hergun yanlis biseylerle karsilasiyorum. Mukemmel veya hakedilmis birseye rastlamadi desem yeridir. Newyork’ta yasadigim gunlerde meyve sebzesinden ceviz (Diamond), kuru uzum (Sun Maid) meyvesine kadar ne aldiysam hepsinin icindeki her tanenin kalitesi ayni cikmistir. Gozun kapali yersin. Burda ne kadar dikkat etsen nafile yada sozum ona cok taaze ve kaliteli ve curuksuz (zaten olmasi gereken o degilmi?) olanlara odeyecegin para kesinlikle hakki degil, kat kat isteniyor.. Neden ordasiniz Cenk bey bilgim yok ama bence hic gelmeyin ve icinize sindire sindire tadina varin herseyin. Kaldirima oturup aglamak zorunda da kalmazsiniz boylece..:)
Evet kizanlar olacaktir ama bunlar maalesef gercekler. Bu ulkede iyi seyler olsada, ciksada, satilsa da bunlara ulasabilenler cok azinlikta. Hersey iyiden iyiye sahtelesiyor…
medina
offff yine gidesimm geldii…:))fotoğraflar çok güzel,yemekler iştah açıcı….şimdi soruyorum kendime :ne işim var Ankara’da????teşekkürler yine çook keyifli bir yazı olmuş….sevgiler…
mutfakpenceresi
Merhabalar her yazını okuyorum, uzun zamandır yorum yazmamıştım,konu ekmek ve kurvasan olunca dayanamadım.Cenk kardeşim tasiye ederim arkadaşın dediği ekşi mayalı Trabzon ekmeklerini tatmanı.Yiyince fikrin değişecek bizim memlekettede böy nefis ekmekler pişiyormuş diye.Billahsa vakfıkebir ekmekleri,buralarda pişenlerer odun ekmeği olarak satılıyor ama yinede orada fırınlarda pişenlerin yanından, yöresinden bile benzemiyor.Karadenize yolunuz düşerse mutlaka tatmanızı tavsiye ederim..Bu arada sohbet edip unutuyordum resimler fotaraflar harika,emeğine sağlık yazıyı okuyunca oralara gitmiş kadar oldum.Muhabetle kalın.
Banu Bingor
“Kaldırıma oturup ağlamak” 😀
Gitsen ya sen… Samimi söylüyorum. Seviyorum buraları, ama fırsatım olsa daha düzenli, güvenli ve iyi şeylerin çoğunlukta olduğu yerlerden birine yerleşirdim sanırım.
Bu arada 😀 aktivist bir de he! 🙂 Hahahahahha çok güldüm! Aktivist esrarcı 🙂
Cenk
Banu Bingör – “Fırsatım olsa”da bitiyor her şey. Vatandaş değilsen ya da green card yoksa istediğin işte çalışma özgürlüğün olamıyor. Öyle yaşamak da hiç keyifli değil. Hem de ne aktivist. Esrarın tedavi amaçlı kullanımını yasallaştırmak için verilen öneriye de karşı çıkmış. Zaten kullanan herkesin tedavi amaçlı kullandığını savunuyormuş. Bir de idealist yani.
Elif'in defterinden (mndlna)
Hep iç çekerek mi okumak zorundayım ben bu blogu yaaaaaaaaaaaaaaa
Ebru
Cenk merhaba, seninle en son Food&Travel’dayken mailleşmiştik, mail adresimden irtibata geçebilirsen birkaç şey paylaşmak istiyorum. Sevgiler. Ebru
lila
Anlatım harika,fotoğraflar harika. Sanki oralara gittim geldim. Tek sorun o kruvasandan ve brovniden bir ısırık alamıyor olmam.İşyerimde canımın sıkkın olduğu bir zamanda yazınızı okuyunca inanın gülümsemeden edemedim. Ben daha söyleyebilecek hiçbirşey bulamıyorum. Harikasınız.
aylin
Ben de herkes hak ettiğini yiyor lafına takıldım. Yanlış değil elbette ama eksik. Ayrıca herkes kazancına gore yiyor. Talep olursa iyi şeyler ucuzlar diyorlar.Anlamıyorum paran yoksa talebi nasıl yapacaksın. Herkes 350 gramlık pekmeze 15 tl veremez mesela. Bilmiyorum ne kadar doğru ama genel izlenim organik yiyecek üreterek dünyanın artan nüfusunu doyurulamayacağı yönünde. Açıkçası bu görüş üzülerek de olsa bana mantıklı geliyor. Her seyde olduğu gibi iyi bir şey istiyorsan ya babadan zengin olacaksın ya da iyi para veren bir iş bulup eşek gibi çalışacaksın. Türkiye’de yaşıyorsan bir de dürüst satıcı bulacaksın. Velhasıl bu iş hak etmenin de ötesinde bir iş.
Cenk
aylin – Her şeyin organiğinin daha pahalı olduğu bir gerçek ama atladığınız bir konu var. 35 değil, atıyorum, 15 liraya aldığınız 350 gramlık pekmezin pekmez olduğuna emin misiniz? Ucuz olmasının bir sebebi var. İçine giren malzeme, işçilik maliyeti, vs. yüzünden ancak 35 liraya satılabilecek bir malı nasıl 15 liraya satılacak şekilde ürettiklerini düşünmeniz lazım. Bir yanda paranızın karşılığını sonuna kadar veren bir ürün, diğerinde de miktar olarak aynı, görünüşte benzer ama derinlemesine incelediğinizde besin olarak kabul edilemeyecek bir şey. Dürüst satıcılar konusunda sonuna kadar haklısınız. Bir de organik etiketini yapıştıran, daha yüksek fiyat talep eden ama diğerlerinden çok da farklı olmayan ürünler satanlar var. O konuda da iş yine tüketiciye düşüyor.
serpiltk
yine kendimden geçerek okudum….Elif arkadaşın yazdığı hislerime tercüman olmuş…:)) gözüne ..eline..ayağına sağlık…
Ozlem's Turkish Table
Merhabalar Cenk,
Inanilmaz resimler, eline saglik, canim nasil cekti SanFran’de olmayi simdi – Tartine’de bizim icin de lutfen kruvasanlarin keyfini cikar 🙂
Ingiltere’den selamlar
Ozlem
aylin
merhaba ben Amerikada yasiyorum, bende buradaki hicbiseyin lezzetini bulamiyorum burda aldiginiz domates aylarca kalsin bozulmaz sadece burusur cunku o kadar cok genleri ile oynaniyorki buna izin verilmiyor. hicbir meyvenin eksisi bozugu cikmaz cunku o sekilde yetistiriliyor(bi suru seyler asilanarak).ah guzel ulkemin guzel meyve sebzeleri,lezzeti hicbi yerde yok. bi de o “ham” dan (pork) yapilmis o sandvicleri hic yemek istemezdim. tercih meselesi tabi herkes istedigini yiyebilir. ama sundan kesinlikle eminimki buranin meyve ve sebzeleri ulkemin meyve ve sebzelerinin yanindan bile gecemez .
Nimet
Her yazınızı keyifle okuyorum.45 yıllık ev hanımıyım,hala ”Ben her şeyi bilirim,çok güzel yaparım”diyemiyorum ama her yaptığımı da elimden geldiği kadar özenerek,titizlenerek pişirmeye ve sunmaya çalışıyorum.Siz ve sizin gibi gençlerin yemek bloglarını takip ediyor ve sizlerle gurur duyuyorum.Deneyimlerinizi,tariflerinizi paylaştığınız için teşekkürler..
tuba
san francisconun havasindan midir suyundan mi bilmiyorum ama bu sehre ayak basan foodie oluyor.
Tuba Efe
Merhaba Cenk, alakasi yok biliyorum ama siz de süt receli tarifi varmiß
Cenk
Tuba Efe – Kitap için üzerinde çalıştığım bir tarif var ama burada paylaşmam mümkün değil. Gerçi koyulaştırılmış şekerli sütü pişirmeye devam ederseniz süt reçeli elde edebilirsiniz.
nurvenur
Su fotograftaki crossant’i yemeyi aklima koymustum kac zamandir. Sonunda yemek nasip oldu. ABD’de yedigim en iyi crossant. Tesekkurler muthis onerilerin icin.