Paris‘ten döneli neredeyse bir sene oldu. Koskoca bir sene. Ve ben, hala gezip dolaştığım yerlerin tamamını anlatmaya vakit bulamadım. Koskoca fotoğraf çantamı sırtımda boşuna taşımadım, değil mi?
Bu arada koca bir yaz da geçti ve ben ancak tatile gitme fırsatı buluyorum. Siz bunları okurken Alaçatı’da dinleniyor olacağım. Gerçi bu sefer bir değil iki fotoğraf makinesiyle gidiyorum, kitap için yazdığım tariflerin hepsi yanımda, Vera‘yla pazara gidip alışveriş yaptıktan sonra birkaç tarif denemeyi düşünüyoruz. Yani, dinleneceğim derken yine fotoğraf çekip yemek pişireceğim.
Gelince de her şeyi anlatacağım. O zamana kadar Paris’te aklımda kalan ve bir daha gittiğimde mutlaka tekrar uğrayacağım yerlerle ilgili kısa yazılar hazırladım, arka arkaya onları yayınlayacağım. Hazırsanız ilk yazıyla başlıyorum.
Cojean
Paris’e gidip döndükten sonra paketlenmiş sandviç vesalata, plastik bardaklarda servis edilen çikolatalı mousse ve kağıt kupalarda çorba satan bir yerden blogumda bahsedeceğim aklımın ucundan geçmezdi. Zaten hayatınızı değiştirecek lezzetler de değil, ama bu konseptteki bir mekan düşünüldüğünde yediğimiz her şey şahaneydi.
Hazır sandviçlerle pek ilgilenmedim ama tıka basa taze kişnişle doldurulmuş, susamlı, havuçlu ve tavuklu salatayı görünce dayanamayıp aldım. Cojean‘de her gün 3-4 çeşit sıcak sandviç ve 2 çeşit de çorba çıkıyor. Bize denk gelen Cheddar peynirli ve hindili sandviçle Wasabi çorbası çok lezzetliydi.
Sandviçin ekmeği çeşit çeşit tahılla kaplıydı. Tost edilmesine rağmen de içindeki marul tazeliğinden ve kıtırlığından hiçbir şey kaybetmemişti. Hindi, Cheddar peyniri ve kullandıkları sos da büyük uyum içindeydi. Sandviç çoğu zaman küçümsenir ama bence dengeyi tutturmak ve güzel bir lezzet yakalamak zordur.
Dükkanda çalışanların hepsi genç, hepsi güleryüzlü.
Siparişimiz biraz gecikince çalışanlardan biri gelip özür diledi ve yemek sonrası 2 tane kahvenin ikramları olacağını söyledi.
Bir yere not edip mutlaka gidin demiyorum, ama karşınıza çıkarsa ve o anda mideniz kazınıyor ve yemeği çabucak geçiştirmek istiyorsanız aklınızda bulunsun. Cojean şubelerinin adreslerine buradan ulaşabilirsiniz.
La Maison de la Truffe
Paris’e ilk vardığımızda plan 5 gün geçirmek olduğu için tatili uzatmayı akıl edene kadar not ettiğim her yeri görmek adına sabahın köründe kalkıp kaldırımlara yığılana kadar yürüdük. Dolayısıyla, sıra akşam yemeğine gelince, otelde biraz dinlendikten sonra yapılacak en mantıklı şey otel civarındaki restoranlara gitmekti. Yorgun günlerin sonunda gittiğimiz etraftaki restoranların çoğu şansımıza çok iyi çıktı. Sanırım ikinci gece, göz koyduğum başka bir restoranın önünde kocaman bir kuyruk görünce vazgeçip yürümeye devam ettik ve sinek avlayan bu restoranı gördük. İçi bomboş olan bir restorana girmek pek de akıllıca değil biliyorum, ama dışarıdan bakıldığında çok düzgün bir yere benziyordu.
Yaklaşıp içeri bir göz attık. Bir sürü garson hazır olda durmuş, masa örtüleri kolalanmış, her şey gıcır gıcır. Acaba servis için daha açılmadılar mı diye düşündükten sonra kapısından girip sormaya karar verdik. Meğerse o gün açılmışlar ve kapılarından giren ilk müşteri de bizmişiz. İçerisi bomboş olmasına rağmen rezervasyon sorulunca biraz şaşırdık ama ilerleyen saatlerde restoranın tamamen dolacak olmasına rağmen ilk müşterilerini kapıdan çeviremeyeceklerini söyleyip içeri davet ettiler.
Restoranın adında “Truffe” kelimesi geçiyor ama o yorgunlukla farkına bile varmamışız. Menüdeki her şeyde trüf vardı. Daha doğrusu, Fransa’nın en eski trüf toplayıcılarından olan bir ailenin restoranı burası, ve menüdeki her şey farklı tipteki trüflere göre belirlenmiş.
Yanımda fotoğraf makinesi olmadığı için yediklerimizi gösteremiyorum ama her şey istisnasız harikaydı. Önden üzeri incecik traşlanmış trüflerle kaplı birer salata geldi. Ardından gelen ana yemeklerden en çok siyah trüflü Tagliatelle ve yanında buharda pişmiş sebzeler ve havyar formu ve kıvamı verdikleri trüf ile hazırlanmış bir sosla servis edilen levrekti. Bu kadar ustaca pişirilmiş bir balık yediğimi hatırlamıyorum.
Tatlılardan kahvenin yanında getirdikleri çikolatalara kadar her şeyin içinde trüf vardı. Restorandan ayrılırken de girişte topladıkları trüflerle hazırladıkları ürünlerin satıldığı bir köşe vardı, onlardan toparladım. En başarılı ürünleri sprey şişesinde sattıkları beyaz trüflü zeytinyağı. Giderseniz özellikle Tagliattelle yemeden çıkmayın.
LA MAISON DE LA TRUFFE
14 rue Marbeuf, 75008 Paris
Tel: (33) 01 53 57 41 00
19 place de la Madeleine, 75008 Paris
Tel: (33) 01 42 65 53 22
L’Avenue
Otelimizin yakınındaki restoranların en iyilerinden biri daha: L’Avenue. Yediğimiz her şey birinci sınıftı. Hayatta ağzıma koymam dediğim domates suyunu arkadaşımın ısrarıyla denedim ve hayran kaldım. Çok karanlık ve tepedeki ısıtıcılardan gelen kırmızı ışık yüzünden iPhone’la çektiğim fotoğrafların hiçbiri göstermeye müsait değil, kusura bakmayın.
Menüden tavsiyeler: Chez Dumonet‘de yediğim ördek kadar güzel değildi, ama çok rafine bir sunumla önüme gelen ekşi ve tatlı soslu Mandarina Duck tavsiye olunur. Elbette yemeğe başlamadan önce muhakkak domates suyunu deneyin. Salata olarak en iyileri içinde fındık yağı ve elma sirkesi olan bir sosla hazırladıkları avocado salatası ve iki ince mantar tabakasının arasına yerleştirdikleri dağ gibi yengeç salatası “Crab Napoleon”du.
L’AVENUE
41 avenue Montaigne, 75008 Paris
Tel: (33) 01 40 70 14 91
Le Relais de l’Entrecote
Paris’te yaşadığım en büyük hayal kırıklığı. Bundan seneler önce bir arkadaşımın İsviçre’de açtığı sergisi için toplanıp Cenevre’ye gitmiştik. Açılış sonrası kutlamak için de hep beraber L’Entrecote‘a. Yemekler ve servis on numaraydı.
Yine uzun bir günün ardından otelin etrafında dolaşırken Le Relais de l’Entrecote yazısını görünce de İsviçre’de yediğimiz harika yemek aklıma geldi ve hemen girdik.
Oturur oturmaz hemen klasik salataları geliyor. Salata soslanıp uzun süre beklemiş olmalı ki salata yaprakları iyice yumuşamıştı. O kadar yorgundum ki geri göndermekle uğraşmadım bile.
Ardından et geldi. Fena değildi ama sosunun limonu çok fazla kaçmıştı. Neredeyse yenmeyecek kadar ekşiydi. Patatesler de buz gibi. Yorgunluğun üzerine açlık da eklenince, bir de Fransız bir garsonla münakaşa etmeyi göze almamak (ve yarım saat daha beklememek) için sadece patatesleri değiştirtip eti silip süpürdüm.
Siz yine de gidin, belki benim şanssızlığımdı da diyemiyorum, çünkü Paris’te gittiğim en kalabalık restorandı ve mutfaktan çıkan hiçbir şeyin beklemediği, fabrika gibi çalışan böyle bir restoranda soğuk veya soluk gelmiş yemekler bence affedilemez.
Bir daha hiçbir güç beni bu restoranın Paris’teki bir şubesine sokamaz. Turlarla gidenlerin genelde bu restorana yönlendirildiğini bildiğim için bahsetmek istedim. Adres bilgisi vermeye gerek duymuyorum.
Mariage Freres
Daha önce Passion Fruit, Mango ve Çikolatalı Pasta tarifinde kullandığım Tahiti vanilyasını işte buradan almıştım. Aslında burası bir çay salonu. Girişte sağda yerden tavana kadar binbir çeşit çay var. Çalışanlar isterseniz hepsini tek tek koklatıyor, ona göre seçiyorsunuz.
Benim aldıklarım (ve çok da memnun kaldıklarım): Casablanca (nane ve bergamotlu siyah çay), Russian Star (meyvemsi bir yeşil çay), Happy Valley Grand Cru Darjeeling, Rouge d’Automne (kestane şekeri parfümlü), Sakura Blanc (kiraz çiçeği aromalı beyaz çay).
Çay dışında bir de susam ve kurutulmuş yeşil çay yapraklarından oluşan bir çeşni ve matcha tozu aldım.
MARIAGE FRÈRES
30 rue du Bourg-Tibourg, 75004 Paris
Tel: (33) 01 42 72 28 11
Cuisinophilie
Mariage Freres’nin hemen yanıbaşında Cuisinophilie adında, fotoğraflardan da anlaşılacağı gibi, antika mutfak eşyaları satan bir dükkan var.
Ertesi gün bit pazarlarını dolaşacağımız için kendimi tuttum ama oldu da Paris’e kısa bir süreliğine uğruyorsanız ve Puces de Vanves veya Puces St-Ouen de Clignancourt‘a uğramak için vaktiniz yoksa aklınızda bulunsun.
CUISINOPHILIE
28 rue du Bourg-Tibourg, 75004 Paris
Tel: (33) 01 40 29 07 32
L’As du Falafel
Marais taraflarına gittiğimde notlarımda kocaman L’As du Falafel yazıyordu. Ufacık bir büfe. Adından da anlaşılacağı gibi falafeliyle ünlü. Okuduklarıma bakılırsa Paris’teki en iyi falafel yapan yer. Güzeldi, önünden geçersem tekrar yerim, ama Paris’e gitsem de o falafelcide yesem diyemiyorum.
L’AS DU FALAFEL
34 rue des Rosiers, 75004 Paris
Tel: (33) 01 48 87 63 60
Cumartesileri kapalı
Au Petit Bonheur La Chance
Ara bir sokağa gizlenmiş harika bir dükkan. Tıka basa mal dolu. Kolunuzda çantayla manevra yapabilmek imkansız. Normalde bu kadar klostrofobik dükkanlarda saniye geçirmem ama içerdeki antika kutular, kaseler, paket kağıtları, vs. o kadar ilgi çekiciydi ki bir saat boyunca mağazadaki her şeyi tek tek inceledim. Yolunuz yakınlarına düşerse mutlaka uğrayın.
AU PETIT BONHEUR LA CHANCE
13 rue St. Paul, 75004 Paris
Tel: (33) 01 42 74 36 38
Chez Omar
Hayal kırıklığı demeyelim ama gitmeden önce diğer bloglarda okuduğum övgüleri o kadar da hakettiğini düşünmediğim bir restoran. Fas mutfağı.
Bilmiyorum, belki de bir Beyti müşterisi (ve büyük hayranı) olarak çıtam yüksek. Bu övgüleri düzenler bir kere Beyti’de yeseler eminim bu kadar göklere çıkarmazlardı.
Etleri güzeldi, ama dediğim gibi, Beyti’de yediğim etlerle karşılaştırınca alelade olmaktan başka şansları yoktu.
Yanında gelen kuskus ve sebzeler ise eminim hakkı verilerek pişirilmiştir ama bana hiç hitap etmedi. Yolum düşerse tekrar uğrarım, çünkü şurada gördüğüm eti de denemek istiyorum (sondan dördüncü fotoğraf), ama burası için yolumu değiştireceğimi sanmıyorum.
CHEZ OMAR
47 rue de Bretagne, 75003 Paris
Tel: (33) 01 42 72 36 26
En güzelleri sona sakladım. Çok yakında.
Beyza
Sevgili Cenk,
Çok kısa bir zaman sonra Paris seyahatim olacak ve bende ‘mutlaka gidilecek yerler’ listesi oluşturuyorum, yani bu yazı bana ilaç gibi geldi.Bir sonrakini sabırsızlıkla bekliyorum.
Sevgilerle
Ece
merhaba cenk,
4 aralık’ta parise gidiyorum ve dedimki fernando’ya bi bakmalıyım illaki bişey vardır parisle ilgili ve hoop açar açmaz karşımda eiffel kulesi:):)
bende bi yapılacaklar listesi hazırlıyorum ama bi yeme içme listesi de hazırlamam gerek sanırım zira baktığım onca internet sitesinden sonra kafam allak bullak oldu:):)
iyi dinlenmeler bu arada:)
sibel
Öncelikle iyi bayramlar ve iyi tatiller Cenk.Beklentilerin yüksek olduğu için Paris seni hayal kırıklğına uğratmış anlaşılan.Ama olsun gidip görmek istediğim yerlerin başında geliyor Paris,bit pazarı gezmeyi bende severim.Bir de sorum var sana Cenk;bütün kurabiye hamurları dondurucuda saklanır mı?Tekrar iyi tatiller.
aslı
Cenk merhaba-
Ben de onumuzde ki ay Paris’e gidecegim. Daha once Republic civarında kalmıstım. Senin onerilerin dogrultusunda otelin cok elverisli bir konumda gozukuyor. Mumkunse adını verebilir misin?
Tesekkurler
Basak
Iyi tatiller, iyi bayramlar, bu kadar kosturmanin arasinda bizi ihmal etmedigin icin tesekkurler, vs…vs… 🙂
Sumeyye
Hadi bakalim, iyi calismalar Cenk. Alacati fotograf cekmek ve mis gibi malzemelerle yemek pisirmek icin bulunmaz bir mekan, cok iyi dusunmussun. Bence oraya kadar gitmisken sakizli bir tarif eklemezsen olmaz kitabina. Hayal gucunun ve ilham perilerinin dorukta olmasini dilerim. Benim icin de gez Alacati’yi. Ben ancak seneye bu zamanlar gidebilecegim bebek bekledigim icin. Iyi tatiller.
medina
mrbaa.beş günde bu kadar yeri gezmek gerçekten çılgınlık..ama harika ..eğer yolum bi gün paris’e düşerse muhteşem adreslerle dolu bi yol çizebilirim kendime…yine çook teşekkür ederiz…..
hazal
tam bir tatil suprizi oldu harikasin! isin en guzel yani yarin parise ucuyor olmam gercekten banada ilac gibi geldi 🙂
yeliz
bir hışımda paris yazını okudum bir sürü bilgi edinmemize yardımcı olduğun için teşekkür ederim… ama fiyat bilgisinide vermeni isterdim bu lezzetlerin ederi nedir 🙂 iyi tatiller bol fikirler
Carriemel
cenk merhaba….sana canim alacati’da guzel bir bayram tatili diliyorum. fotograflarini dort gozle bekliyorum. biliyorsun orada benim evim var ve her yaz 1 ay oradayim. facebookta alacati albumumde fotograflarim var ama seninkiler kesin cok daha profesyonel olacaktir. umarim cok kalabalik olmaz ama zaten sonbaharda cok daha sakin ve guzel olacaktir. restoranlar sokagi disinda bir suru sakin sokak var. oralarda bol bol fotograf cekecegine eminim.bizim sokaktaki tango adli ve bilhassa sokak tash mahal otele dogru sola donerken sondaki merdivenle cikilan antikaciya girmeni tavsiye ederim. bizim sokak hemen kilise camiden sonra motif hali var oradan girilen sokak bu arada.hos benim ev o sokaga bakan bir cikmazda .ben maalesef milano’dayim yoksa ugra derdim:)) pazarda cok eglenecegine eminim… zeytinyagli yerelmasi yap seversen. simdi tam zamani,,
fatoş
Sevgili Cenk;
Eğer bir gün yolum düşerde Paris e gidecek olursam…yemekle çok aram olmadığı için belkide bu mekanları aramayı pek düşünememiyebilirim(ama yinede nazik tavsiyelerini ve araştırmalarını saygıyla karşılıyorum)ama kesin gideceğim bi yer var o da mutfak eşyaları satan dükkan:)onun adresini hemen kaydettim.İnanılmaz keyifle hazırladığın bu sayfayı bende çok keyifle okudum,iyi tatiller,mutlu bayramlar…
merverten
Cojean’dan çok hoşlandım,yakınlarda olsaydı öğle araları oraya uğrardım.biraz okul yemekhanesini hatırlattı bana:))
Banu B Bingor
Mariage Freres benlikmiş!
Cenk
sibel – Böyle genellemeler yapmayı sevmiyorum, çünkü şu anda aklıma gelmeyen ve dondurmaya müsait olmayan bir kurabiye tarifi mutlaka vardır. Cevap geneli için evet, ama her tarifte belirtilen şekilde ilerlemenizi tavsiye ederim.
aslı – Benim kaldığım otelin adı Hotel Powers. Yalnız bir daha gidersem aynı yerde kalacağımı sanmıyorum. Odaları temizdi her şey düzgündü ama benim haritamda işaretlediğim yerlerin hepsine çok uzaktı. Henüz bir sonraki gidişim için araştırma yapmadım ama muhakkak Saint-Germain tarafında kalacağım.
yeliz – Tek tek her şeyin fiyat bilgisini vermek isterdim ama sakladığım fişleri çıkartıp bu bilgileri toparlamak çok fazla vaktimi alacaktır ve maalesef buna şu an için vaktim yok.
Carriemel – Sanırım bahsettiğin antikacıya girdim. Çok teşekkürler. Fotoğraflar ilk fırsat bulduğumda.
Pınar
Paris’te 4-5 gün geçirdim ve yemeye içmeye çok meraklı olmama rağmen turist mekanlarından öteye geçemedim; o bile beni tatmin etti tabi.. Ama bir dahaki sefere sizin tavsiye ettiğiniz yerlere gitmeye çalışacağım mutlaka. Ben doyamadım valla Paris’e!Ne güzel şehir!
Pınar
Bir de şu blog çok güzel.. Sizin blogda mı görmüştüm hatırlayamadım..
http://parisvsnyc.blogspot.com/
Seda
Websitenizi beğenerek takip ediyorum. Bir çay tutkunu olarak bir daha ki Fransa gezinizde Le Palais des Thes çay mağazasına da uğramanızı şiddetle tavsiye ediyorum:)Link: http://www.palaisdesthes.com/fr/
Cenk
Seda – Tavsiye için teşekkürler! Bir dahaki ziyaretimde uğrayacağım.
reyhan idemen
Selam,
Ben Paris den yeni döndüm..Sizn blogdan gördüğüm “Chez Léon” da moules a la creme – midye yedim..zaten bayılırım..inanılmaz güzeldi..çok teşekkürler…
Takipçinizim..Başarılar,
sevgiler
ela demir
merhabalar,
bi dahaki parise gidişimde saint germain tarafında kalmak istiyotum demişsiniz, ben her parise gidişimde o bölgede kiraladığım apartlarda kalıyorum, hem ev ortamı daha rahat oluyor hemde saint germain bölgesi için innaılmaz uygun fiyatları var. web sitesi: http://www.rentapart.com
sevgiler
Cenk
ela demir – Link için çok teşekkürler!
ela demir
rica ederim, geçen ay yine kaldım aynı evde, inanılmaz rahat ve keyifli umarum memnun kalırsınız, ayrıca sizin önerilerinizden biri olan Sadahoru Aoki’yi buldum ve o güzel çikolatalarından aldım. Benimde size bir tavsiyem olucak eğer soğan çorbası seviyorsanız montmartre Place du Tertre’de Chez la Mere Catherine’i deneyin, parisin en iyisi 🙂 sevgiler