Ekşi mayanın ne olduğunu bilmeyen arkadaşım var. Belki de garip karşılamamak lazım; ilgi alanı değildir, bilmeyebilir. Garip olan, bilmediği halde satın alıyor olması. Pınar Hanım‘dan alışveriş eden bir arkadaşım, listede ekşi maya görünce ilginç gelmiş, sipariş etmiş. Geldiğinde gördüğüne bir anlam veremeyince de mesaj atmış, avuç içi kadar şeyle ne yapacağını soruyor.
Zannediyor ki bir mesajda anlatabilirim. Geçen sene tarifini yayınladığım, Tartine Bakery‘nin ekşi mayalı ekmeğini denemesini önersem olacakları biliyorum; daha ikinci paragrafta vazgeçecek. Krizi, sırf ekşi maya çöpe gitmesin diye, bir de sevgili arkadaşım bir saatten daha uzun bir fermentasyon sürecini şiddetle reddettiği için, aslında maya gerektirmeyen, o anda uydurduğum pidemsi bir ekmek tarifi ile atlatıyoruz.
Bir saat içinde hazırlanabilecek ekşi mayalı bir ekmek tarifi vermek – ekşi mayanın doğası gereği – mümkün değil ama anlıyorum ki blogun ekşi mayayla hazırlanabilecek, nispeten daha pratik bir tarife ihtiyacı var. Ne olacağı da belli aslında. Ekşi maya maceramın hemen ardından geliştirmeye başladığım ama kitap çalışmaları yüzünden başka bir bahara ertelemek zorunda kaldığım bir tarif: Ekşi mayalı simit.