Geçen sene bu zamanlar markette demet demet fesleğenleri görünce kendimi hiç tutmamıştım. Dört demet fesleğeni poşete koyup, peynirlerin yanından geçerken kocaman bir parça Parmesan’ı sepete atmış, ardından birkaç paket çam fıstığı, birkaç paket ceviz derken eve gelip hepsini mutfak robotundan geçirip porsiyonlar halinde buzluğa kaldırmıştım. Tabii bu işlemler sırasında bol bol da fotoğraf çekmiştim. Bir yemek blogum olduğunu hiçbir zaman unutmuyorum.
O fotoğraflar ve pesto sosu tarifi bilgisayardaki bir dosyanın içinde beklemeye başladı. Pesto tarifi verip sosun kullanıldığı tariflerle takviye etmemek olmazdı. Sonra araya çikolatalı gelato, naneli limonata ve kruvasan maceralarım girdi. Fındıklı brownie, nar reçeli, çikolatalı cheesecake derken kış geldi. Tarif için gereken bir kilo fesleğenin fiyatı mevsimi olmadığı için ufak bir servete denk geldi. Tariften bahsetmenin bir anlamı kalmadı. Geçen hafta yine marketlerde üst üste fesleğenleri görünce bu sene aynı hataya düşmemeye karar verdim.