“Patronların Çalışanlarını Görevlendirdiği En Absürt Projeler” diye bir liste yapılsaydı, çok eminim, on küsür senelik iş hayatımda görevlendirildiğim işlerden en az 3 tanesi listenin tepesine otururdu. Pazar günü uykumdan uyandırılıp, aniden bastıran yağmurun azizliğine uğrayan, Beşiktaş’ın göbeğindeki bir billboardda yer alan reklamımızı acilen bir merdiven ve saç kurutma makinesini yanıma alarak gidip kurutmamın istenmesi, yine üzerine şirketin reklamı basılıp bu sefer elektrik direklerine asılacak bayrakların malzemesinin, basılıp asılmadan önce, maksimum kaç kilometre hızında bir rüzgara dayanabileceğini laboratuvar ortamında suni rüzgar yaratarak test etmemin istenmesi, yurt dışındaki genel merkeze gönderilmek üzere şirkette patlak veren bir aşk skandalını özetleyen bir PowerPoint sunum hazırlamamın istenmesi… Devam edeyim mi?
Doğru muyum değil miyim; kesin ilk üçe girmez mi bunlar? Bu isteklerden daha da absürt olan, zaman geçtikçe bu tip istekleri normal karşılamaya başlamış olmam. Mesela şu aşk skandalı projesiyle görevlendirildiğimi duyduğum an suratımda soru işareti bile belirmedi. Kalkıp müdüre “Sen benimle dalga mı geçiyorsun?” da demedim. Direkt ilk slayt ne olsun diye düşünmeye başladım. İlk slayt en önemlisi; bütün olayı özetlemeniz gerekiyor. Bir de biliyorum, merkezdekiler okumayı hiç sevmiyor, pek sabırları yok, dolayısıyla mümkün olduğunca her şeyi görsellerle anlatmak lazım. Belki sayfanın ortasında koskocaman kırık bir kalp, iki yanında adları skandala karışanların birer fotoğrafı…