Orta sondu galiba… Voleybol antrenmanında bacağı kırılınca teneffüslere çıkamadığı için yine böyle sıcaklarda sınıfa hapsolmuştu. Zil çaldığı anda herkes kendini dışarı atar, biz de en arka sıraya yerleşip pişti masamızı kurardık.
Babamın doğumgünümde aldığı minyatür iskambil kağıtlarıyla her teneffüs pişti oynardık. Atıştırmak için erik ve kiraz getirir miydik şimdi pek hatırlayamadım.. En ufak olayı bile kendi çapımızda ziyafete çevirme gayretimizi düşününce pek de uzak bir ihtimal gibi görünmüyor.
Sonra bacağı iyileşti, liseden mezun olduk, ben üniversite için Ankara’ya gittim, o İstanbul’da kaldı. Mektuplaştık. Japonya seyahatinden attığı kart bile hala durur. Sonra bir ara kopar gibi olduk ama San Francisco‘ya yerleştikten sonraki ilk yaz tatilinde Türkiye’ye geldiğimde yine rastladık birbirimize.