• Birinci navigasyona geç
  • Skip to main content
  • Birinci sidebar'a geç
  • Alt alana geç

Cafe Fernando

  • HAKKIMDA
  • YEMEK KİTABIM
  • ÖLÇÜLER
  • ARŞİV
  • EKİPMAN
  • ENGLISH
Mercanköşklü Bezelye

Mercanköşklü Bezelye

Orta sondu galiba… Voleybol antrenmanında bacağı kırılınca teneffüslere çıkamadığı için yine böyle sıcaklarda sınıfa hapsolmuştu. Zil çaldığı anda herkes kendini dışarı atar, biz de en arka sıraya yerleşip pişti masamızı kurardık.

Babamın doğumgünümde aldığı minyatür iskambil kağıtlarıyla her teneffüs pişti oynardık. Atıştırmak için erik ve kiraz getirir miydik şimdi pek hatırlayamadım.. En ufak olayı bile kendi çapımızda ziyafete çevirme gayretimizi düşününce pek de uzak bir ihtimal gibi görünmüyor.

Sonra bacağı iyileşti, liseden mezun olduk, ben üniversite için Ankara’ya gittim, o İstanbul’da kaldı. Mektuplaştık. Japonya seyahatinden attığı kart bile hala durur. Sonra bir ara kopar gibi olduk ama San Francisco‘ya yerleştikten sonraki ilk yaz tatilinde Türkiye’ye geldiğimde yine rastladık birbirimize.

Benim okuduğum okula kabul edildiğinin haberini verdi… Benim orada okuduğumdan habersiz başvurmuş… Kader galiba… Ertesi yaz kocaman bavulları, o ve ben San Francisco yolcusuyduk.

Tatile gelmeden önce bütün yaz boşu boşuna kira ödememek için eşyalarımı bir arkadaşımın evine yığmıştım. San Francisco‘ya adım attıktan sonra kendimize bir ev bulabilmek için 10 günümüz vardı. O on günü hala yaz tatili için Türkiye’de olan komşularımızda geçirebilecektik. Ev bulduk bulduk, bulamadık kira sözleşmeleri bittiği gibi Özlem, ben, komşulara yığdığım eşyalarım ve Özlem’in koca bavulları sokakta kalıyorduk.. Amerika’ya yeni adım atmış öğrencilere kimse ev vermek istemiyor… Tam karavan kiralayıp okulun yakınlarına mı çeksek derken bir emlakçı kadın bize acıdı da kafamızı sokacak bir evimiz oldu. Her ne kadar evimiz San Francisco‘nun en depresif bölgesinde ve önünden ancak tshirtlerimizi burnumuza çekerek geçebildiğimiz, vitrininde salamura balıkların asılı durduğu bir Rus marketinin dibinde olsa da bize göre cennetten bir köşeydi.

Eve yerleşir yerleşmez kendimizi süpermarkete attık. Ben her gün Mel’s Drive-In‘de Patty Melt (anasonlu çavdar ekmekleri arasına yerleştirilmiş köfte, sotelenmiş soğan ve eritilmiş peynirden oluşan bir tip hamburger), patates kızartması yemekten ve Oreo kurabiyeli milkshake içmekten çok memnunum ama Özlem liseden beri vejetaryen.  Önümüze çıkan restoranlardaki salatalar felaket. Çorbalar da bir o kadar kötü…

O zamanlar Özlem yemek yapmaktan aciz. Ben Bilkent günlerimden antrenmanlıyım. Hemen aklıma annemin yeşil mercimek yemeği geliyor. İlk gecemizde onu yapıyorum. Karton kutulardan en büyüğünü ters çevirip üzerine bir battaniye seriyoruz ve yemek masamız hazır. Bütün tencere bitiyor. Ertesi gün yine… Sonraki gün bir daha.. Özlem hala o mercimek yemeğini sayıklar.

Sonra seneler geçiyor. Mezun oluyoruz. Özlem San Francisco‘nun bir saat güneyindeki bir şehirde iş buluyor. Nişanlısıyla oraya yerleşiyor. Ben Türkiye’ye dönüş yapıyorum, o çalışmaya devam ediyor. Günlerden birgün bir e-posta gönderiyor. Yemek blogu açmış. Blog da neymiş derken kendimi bambaşka bir dünyanın içinde buluyorum. Seneler önce neredeyse tost yapmayı beceremeyen arkadaşım en güzel pastaları cupcakeleri blogunda yazıyor. Ona özenip ben de bir blog açıyorum. Yani aslında bir anlamda Cafe Fernando’yu da ona borçluyum. Özlem işi ilerletiyor. Ufak çapta yürüttüğü bu catering macerasında hepinizin yakından tanıdığı fotoğraf paylaşım sitesi Flickr’ın 2. yaş pastasını bile yapıyor.

Sonra günlerden birgün yoga öğretmeniyle gittiği bir tatilde Kosta Rika’ya aşık oluyor. Kosta Rika’nın güzeller güzeli sahil kasabası Montezuma’da bir cafe gözüne kestiriyor. Radikal bir karar verip Amerika’daki işinden ayrılıyor, pılısını pırtısını toplayıp arkasına bakmadan tek başına Kosta Rika’ya yerleşiyor. Derme çatma bir cafeyi alıp bugünkü Organico haline getiriyor. Özlem bu… Her zamanki gibi tuttuğunu koparıyor.

İlk yılını cafeyi oturtmak için günde 18 saat çalışarak geçirdi. Şimdilerde ise sabahları kalkıp cafeye uğruyor, çalışanları kontrol ettikten sonra da hamağına yayılıyor. Tepesindeki ağaçlarda maymunlar daldan dala atlarken o kitap okuyor, turkuaz sularda sörf yapıyor, ağaçlardan düşen mangoları yiyor, yoga yapıyor…

O artık cafesinde 11 kişi çalıştıran bir iş kadını! Fırsat buldukça Türkiye’ye tatile geliyor. Her geldiğinde de birlikte mutfağa giriyoruz. Geçen hafta da Cafe Fernando mutfağında birbirinden lezzetli vegan yemekler yaptık. Haa evet, vejetaryendi artık vegan oldu… Daha önce duymamışlar için, veganlar vejetaryenlerden farklı olarak süt ve yumurta da dahil hiçbir hayvansal gıda tüketmiyorlar. İnsan “Ne kaldı ki geriye yiyecek?” diye düşünüyor ama işin aslı pek öyle değil… Sebze ve otlarla da çok lezzetli yemekler yapmak mümkün.. İlk örnek bu mercanköşklü bezelye. Özlem gelmeden önce fotoğrafını çekip yolladığım bu yemeği görünce çok beğendi. Geldiğinde mutfağa girip birlikte yaptık.

Mercanköşk

Mercanköşklü bezelye. Bir sebze ve bir otun buluşması sadece. Onları bir araya getiren de 2 kaşık zeytinyağı ve bir tutam deniz tuzu.

Öncelikle bir yerlerden bu mercanköşkü buluyorsunuz. Migros, Tansaş ve Makrocenter gibi süpermarketlerde ben kolaylıkla bulabiliyorum. Dikdörtgen plastik kaplar içinde 20 gramlık porsiyonlar halinde satılıyor.

Sonra bezelyeleri kaynar suda 10 dakika haşlıyorsunuz. Yeşil rengini kaybetmemesi için içi buz ve soğuk su dolu bir kaba aktarıyorsunuz. Zeytinyağını içlerine çekebilmeleri için iyice süzdürdükten sonra mercanköşkle tatlandırılmış zeytinyağını üzerine gezdirip bir tutam deniz tuzu serpip servis yapıyorsunuz. Detaylar ve püf noktalarını alttaki tarifte tüm ayrıntılarıyla anlattım.

Bunu takiben çilekli vegan bir tarif daha yolda. Bu sefer arayı çok uzatmayacağım. Söz.

Bu arada, biliyorsunuz Altın Kızlar bitti. Daha önceki yazılara gelen birkaç yorum oldu. Cevap vermekten kaçındım. Destekleriniz için çok teşekkürler. Proje dahilinde çok değerli insanlarla tanışıp çalışma fırsatı yakaladım. Bu senaryo işini de çok sevdim. Kolay kolay bırakacağımı da sanmıyorum. Bakalım ilerisi neler gösterecek…

MERCANKÖŞKLÜ BEZELYE

2-4 kişilik

Malzemeler

  • 400 gram bezelye (ayıklanmış ağırlık)
  • 10-15 dal mercanköşk
  • 2 çorba kaşığı zeytinyağı
  • 1 tatlı kaşığı deniz tuzu

Yapılışı

  1. Büyük bir kaba buz ve soğuk su doldurup bir kenara ayırın.
  2. Bir tencere dolusu kaynar suya ayıklanmış bezelye tanelerini atıp yumuşayana kadar haşlayın. Benim denemelerimde bazen 10 dakikada bazen de 15 dakikada yumuşadılar. Ben hafif çıtır kalmalarını sevdiğim için genelde 10 dakika haşlıyorum. Ara sıra kaşıkla içinden alıp tadına bakarak yumuşaklığını kendinize göre ayarlayabilirsiniz.
  3. Bezelyeler piştikten sonra renklerini kaybetmemeleri için hemen buz ve soğuk su dolu kaba aktarın.
  4. Bezelyeler iyice soğuduğunda süzdürüp temiz bir mutfak havlusuna yayın ve iyice kurumalarını bekleyin.
  5. Orta boy bir tencerede zeytinyağını orta kısık ateşte ısıtın (kızmasına izin vermeyin). Dallarından ayırdığınız mercanköşk yapraklarını kıyıp ısınmış olan zeytinyağının içine atın (attığınızda hafif cız edecek ama kızarmayacaklar), ocağın altını kapatın ve 5 dakika boyunca kokusunu bırakması için bekleyin.
  6. Kuruyan bezelyelerin üzerine mercanköşklü zeytinyağını gezdirin, ağız tadınıza göre bir miktar deniz tuzu serpin ve servis yapın.

02 Haziran 2009 · 50 Yorum Kategori: Sebze Yemekleri, Vegan Etiket: bezelye, mercanköşk, Özlem, san francisco

Previous Post: « Çikolatalı Kek
Next Post: Çilekli Vegan Smoothie »

Okuyucu Etkileşimi

50 YORUM

  1. nly

    02 Haziran 2009 ile 13:56

    çok güzel bi tarif hemen denemek istedim..

    Yanıtla
  2. derya

    02 Haziran 2009 ile 14:38

    Çok ara veriyorsunuz özletiyorsunuz kendinizi siz
    yaptığınıza göre eminim çok lezizdir.İlk fırsatta
    deniycem sevgiler..

    Yanıtla
  3. zarpandit

    02 Haziran 2009 ile 16:13

    altın kızlar mevzu için : her yaptıgın projen sana birşeyler katıyor sen sadece yapmakla mesulsün.. bırak insanlar dilediği gibi eleştirsin önemli olan senin dogru yaptıgını bilmense sorun yok 🙂 en azından ben boyle dusunuyorum:)

    özlemin fotografı çok şirin 🙂 eldeki milkshake mi ? 🙂

    yaz geldi diyet başladı..en cokta diyete uygunmus bu bezelyecikler :)yalnız mercanköşkü hiç denemdim cenk, benzetmek gerekirse ne gibi kokusu tadı? nane?biberiye?

    Yanıtla
  4. funda

    02 Haziran 2009 ile 17:04

    Cenk selam. Yazını bir nefeste okudum roman tadın da)) özlemişim blogunu ziyaret etmeyi.
    Özlem in hayat serüveninde katettiği yol heyecen verici. Darısı başıma, Kosta Rika olmasa da olur, Göktürk’e razıyım))Sevgiler, Funda

    Yanıtla
  5. dolphinblue

    02 Haziran 2009 ile 17:16

    bu ne güzel bir yaşam hikayesi… artık hayatından sıkılmış olanları çok başka bir şekilde hırslandırıp umut vadediyor sanki… tebrik ediyorum arkadaşını… bezelyeler süper görünüyor. vejeteryan değilim ama sebzesiz bir hayat düşünemiyorum…

    Yanıtla
  6. Özge

    02 Haziran 2009 ile 18:11

    Merhaba Cenk, amma özlettin kendini! Yazdıklarını yine bir solukta okudum, ama şimdi bir mercimeksever olarak merak ediyorum: mercimek yemeğinin tarifi nedir? Sevgiler ve daha nice senaryolar!

    Yanıtla
  7. sheker

    02 Haziran 2009 ile 19:19

    Çok ara verıyorsunuz..N’olur her hafta bır yazı yayınlasanız:(
    Ciddi ciddi arama motoru gıbı ılk elım sızın sayfaya gıdıyor.Alıskanlık ,bagımlılık oldu..
    1.5 ay kadar sonra kendı evımde olucam ve dıkkatımı ceken tarıflerınıze hemen baslayacagım.
    İyiki var bu blog…

    Yanıtla
  8. HUYSUZBALIK

    02 Haziran 2009 ile 19:48

    Bezelyeler nefis görünüyor. Yeşil kalmasını sağlamak için buzlu su iyi fikir. Arkadaşına imrendim ne kadar güzel istediklerini başarmış olması, tuttuğunu koparması.:) Sevgiler, selamlar.

    Yanıtla
  9. zehra

    02 Haziran 2009 ile 20:21

    Ben böyle ne istedigini bilen ve arkasindan giden, özgür iradeye sahip insanlara hayran oluyorum hatta ve hatta imreniyorum…ne güzel bir hikaye ve sonunda da bir tarif…Cenk özlemistik seni, iyiki geldin, sevgiler

    zehra

    Yanıtla
  10. deniz

    02 Haziran 2009 ile 20:35

    Mercankosklu bezelye tarifinden cok anlatim tarziniz beni etkiledi. Boyle yetenekleri olan insanlara oykunmusumdur hep.Altin kizlar dizinizi izleyemedim(yurtdisindayim) ama her biten is baska isin kapisini acmaz mi? Ne diyelim bosver sen, unut gitsin aldirma….

    Yanıtla
  11. zehra

    02 Haziran 2009 ile 21:32

    Mercanköşkü hiç denememiştim sayende onuda katacağım yemeğe Cenk 🙂

    sevgiler

    Yanıtla
  12. Saadet

    03 Haziran 2009 ile 07:04

    Bu akşam yemeğimizin yanında garnitür olarak yapacağım. Eşime bunu söylediğimde mercanköşk ismini duyunca heyecanladı.Ellerinize sağlık, ayrıca sitenizden pek çok tarif uyguladım hepsi çok güzeldi elinize sağlık…

    Yanıtla
  13. ayşegül diker

    03 Haziran 2009 ile 07:37

    cenk bey özür dilerim ama benmi yanlış anladım özlem hanım hem vegan diyorsunuz hem de elindeki milkshake sütlü değilmi .

    Yanıtla
  14. nilgun erzik

    03 Haziran 2009 ile 09:03

    bak iste bu tam benlik:) fotograflar bambaska bir lezzet:)

    Yanıtla
  15. sevgi

    03 Haziran 2009 ile 10:42

    Cenk bey merhaba
    Bezelye tarifiniz çok güzel mutlaka deneyeceğim, üstelik mercanköşkü rahatlatıcı bir bitki hoş bir tadı var.Bende size çok hafif tavuk ızgaranın yanına da çok güzel yakışan yeşilfasulye tarifi vermek istiyorum.Fasulyeleri temizledikten sonra uzunlamasına ortadan kesip haşlanacak ve buzlu soğuk suya atılıp süzülecek diğer taraftan çok ince doğranan kuru soğan zeytinyağında kavrulup fasulyeyle karıştırılıp tuzunuda attıktan sonra çok hafif bir sebze ve de iyi bir garnitür.
    SEVGİler….

    Yanıtla
  16. Fazile

    03 Haziran 2009 ile 11:54

    Sevgili Cenk, hemen hergün bloguna uğrayıp ne yapmış diye bakıp göremeyince, acaba bugün birşeyler yapmış mı? derken.. yoga yapan ve kırmızı et yemeyen biri olarak Özlem’in hikayesine bayıldım.. Çok takdir ettim, başarılarının devamını diliyorum. Bu kadar çok da ara verme lütfen.. Bezelyenin de tam mevsimi, yapacağız elbette:)
    Sevgiler,

    Yanıtla
  17. hülya

    03 Haziran 2009 ile 12:08

    Yazdan buzluğa depoladığım tek sebze
    altın kızlar ise tecrübe oldu size artık jenerikleri takip ederiz ekranda tekrar buluşuruz
    otomatikkepce

    Yanıtla
  18. new city

    03 Haziran 2009 ile 16:10

    Merhabalar;

    Ben Özlemi çok sevdim ya. O da benim kafadan. Aramızdaki tek fark sütü ve yumurtayı yalın tüketemeyip ürünün içinde tat ve kokusunu almadan tüketmek… Özlem de belki böyledir… Ola ki nasıl yapsın tatmadan lezzetli pastalarını, cupcakelerini…

    Vejeteryanlar için de tarifler ortaya koyman çok güzel. Orjinal ve süper gözüküyor. En yakın fırsatta denemem gerekiyor. Et dışındaki ürünleri hiç de hafife almamız lazım, kesinlikle sebzeye devam. Belki de gelecekte bir porsiyon biftek yerine bir porsiyon mantar isteyeceğmiz günler gelecek… Olacaksa bu devrin çabuk gelmesini istiyorum. Strawberry shake ‘i sabırsızlıkla bekliyorum.. Sevgiler

    Yanıtla
  19. adinna

    03 Haziran 2009 ile 18:29

    Ben Turkiye’deki anlamsiz reyting olayini “Sehnaz Tango”yu bitirdiklerinde cok sasirarak anladim. Halk begenmedi dediklerinde hep dusunmusumdur “kim bu halk?” diye…
    Olsun, kapanan bir kapi digerini aciyor yeter ki sen iste.
    Arkadasini da ayrica tebrik ediyorum. Cesareti ve ozguveni icin!!! Sevgiler

    Yanıtla
  20. Emine

    04 Haziran 2009 ile 12:58

    Bezelyeler çok güzel güzel olmasına da ben asıl arkadaşının sağ elindeki yüzüğe bayıldım :)))

    Yanıtla
  21. Ayse

    04 Haziran 2009 ile 15:25

    Vegan bir arkadasim ziyaretime gelmeden hemen once bu tarifinize rastlamam cok iyi oldu. Ben de haril haril ne yapacagimi dusunuyordum. Hemen bu hafta deneyecegim.

    Yanıtla
  22. EMEL PINAR

    04 Haziran 2009 ile 18:17

    ben senin tariflerin kadar, çektiğin fotoğrafları ve yazdığın yazılarınada aynı lezzette buluyorum cenk… kimi damağıma iyi geliyor, kimi ruhuma…bu sefer her ikiside..çok keyif aldım..
    özlem de hoşgeldi..cafe sine 12. kişi lazım mı:=)

    Yanıtla
  23. Tuba Efe

    04 Haziran 2009 ile 19:59

    Merhaba Cenk!
    Özlem in ve( senin de) icinde yer aldigin hikaye oldukca sürükleyici.
    Ben bir sey merak ettim mercankösk acaba burada(Viyana) oregano dedikleri bitki mi? Zira bir de benzeri thymian var ki o kekik.Bezelye,sari ince fasulye, yesil ince fasulye(annem cali fasulyesi derdi),bunlari cok az suda haslayip,zeytinyagli,feslegenli ve limonlu bir sosla yapmistim bende gectigimiz haftalarda neyse hoscakal

    Yanıtla
  24. yesim

    04 Haziran 2009 ile 20:08

    uzun zamandır yoktunuz sık sık ziyaret ediyorum ve arkadaşınızdan aldıgınız güzel vegan tarifler bekliyorum. tarifleriniz çok geliştirici sevgiler,

    Yanıtla
  25. aynur

    04 Haziran 2009 ile 23:47

    🙂
    hiç bir zaman yorum bırakmasam da her zaman hikayelerinizin VE hayat izlerinizin tadını almaktan ,hayalden koklamaktan çok mutluyum. Yeni maceralarınızı, yeni tatlarınızı merakla Beklemek çok üzücü ama beklemeye değer her biri
    Bu sefer özelllikle belitmek geldi içimden .
    sevgiler

    Yanıtla
  26. Çiğdem Çınar

    05 Haziran 2009 ile 12:54

    Merhaba Cenk, o kadar güzel yazmışsın ki bir çırpıda okudum adeta.. 🙂 yemek ve dostluk süreciniz ..Çok hoş dogrusu.. Bezelye, daha önce bu kadar çekici gelmemişti gözüme.. Ellerine sağlık olsun..:)) Not: Arayı bu kadar açmazsanız daha mutlu olurum :))

    Yanıtla
  27. ayşe

    06 Haziran 2009 ile 15:00

    Merhaba,
    Sessiz takipçinim ama mercanköşkü duyunca sevindiğimi belirtmek istedim bende bir saksı dolusu var onlar bana ben onlara bakışıyorduk sağolun,bu arada ben vanilya extract yaptım:)ama az mı oldu ne beklemeye değecek mi acaba bir de ölçüleri aynı mı olacak kullanırken keskin bir aromaya sahip çünkü bana belirtirsen çok sevinirim sana iyi çalışmalar bana da hava atmalar ben yaptım diyeBurada pek internet meraklısı yok da:)))

    Yanıtla
  28. berna

    07 Haziran 2009 ile 09:53

    Sevgili Cenk
    Güzel yazın beni dinlendirdi,harika bir anlatımın var…Bana göre altın kızlar bir başlangıç,daha da güzelleri gelecek inşallah,şansın açık olsun.
    Tarifinde çok güzel görünüyor hemen deneyeceğim.
    Sevgiler…

    Yanıtla
  29. Selin

    07 Haziran 2009 ile 12:42

    Ne güzel anlatmışsın yine Cenk. Özlem’e de bayıldım. Ben de birgün mutlaka kendi işimi kurup önceleri çok çalışıp, sonra da yan gelip yatmak istiyorum :))
    Sevgilerimle…

    Yanıtla
  30. Çiğdem Y. limonlu turta

    07 Haziran 2009 ile 17:44

    Sevgili Cenk,
    Elbette hayat, zaman çok hızla akıp gidiyor (bkz. kızım Selin 16,5 aylık oldu:)ve insan günlük rutinin içinde sevdiği şeyleri yapmaya vakit bulamıyor, bu hali çok iyi anlıyorum. Ama ben de herkes gibi araların fazla uzun olmasından muzdaribim. Hele de bir dostluk ve nihayetinde otlu bir bezelye yemeği böyle anlatılırsa…:)
    Sevgiler,
    ç.

    Yanıtla
  31. SEVİM KERKÜKLÜ

    08 Haziran 2009 ile 12:00

    Cenk

    Bence sen çok iyi bir yazar olursun . Bir yemek bloğunu bu kadar sık ve bu kadar severek okuduğumu hatırlamıyorum. Yazıların kısa hikaye tadında ve bana Paulo Coelho yu anımsatıyor.
    Belki birgün yazmaya da başlarsın.
    İnan bütün kitaplarını kolesiyon yaparım

    Sevgiler ,

    Sevim Kerküklü

    Yanıtla
  32. SEVİM KERKÜKLÜ

    08 Haziran 2009 ile 12:12

    Aceleden son cümle hayli düşük oldu!!!!!!!!

    Sevim Kerküklü

    Yanıtla
  33. Cenk

    09 Haziran 2009 ile 23:36

    Biraz geç de olsa yorumlarınıza geri dönmek istedim..

    zarpandit – Teşekkürler desteğin için. Zaman içinde dediğin şekilde düşünmeyi başardım sanırım.. Özlem’in elindeki milkshake benzeri bir içecek ama süt kullanmadan hazırladık. Tarifi çok yakında. mercanköşkün kokusu ve tadı kendine has. Bir şeye benzetmek pek mümkün değil.

    Özge – Aklımda kaldığı kadarıyla: Geceden mercimekleri (sanırım 1 büyük bardak.. belki de 1.5 emin olamadım) suya koyuyorsun. Ertesi gün 3 tane kuru soğanı (tarifin sırrı bol soğanda) küp küp doğrayıp pembeleşene kadar 2-3 kaşık zeytinyağıyla kavuruyorsun. Ardından süzdürdüğün mercimekleri ekleyip biraz kavuruyorsun. Onlar kavrulurken boyutlarına göre 2-3 tane domatesi rendeleyip 1 çorba kaşığı biber salçasıyla birlikte ekliyorsun, mercimeklerin tepesini 1-2 parmak geçecek kadar kaynar su ekleyip tuz karabiberini ayarlıyorsun ve mercimekler yumuşayıp suyun büyük bir kısmını çekene kadar pişiriyorsun. O zamanlar Özlem en çok yoğurtla yemeyi severdi, benim favorim ise birkaç kaşık üzüm sirkesi dökerek yemek.

    sheker – Ben de her hafta yazı yayınlamak çok istiyorum ama araya mutlaka bir iş giriyor. Bundan sonra bu kadar uzun ara vermeyeceğim. Söz.

    Saadet, Ayşe – Afiyet olsun. Sonuç nasıldı? Beğendiniz mi?

    ayşegül – Milkshake değil. Tarifi yakında yayınlayacağım.

    sevgi – Tarif için çok teşekkürler.

    new city – Yok, Özlem hiçbir şekilde yumurta ve süt tüketmiyor. Veganlar bir şekilde tarifleri kendi beslenme alışkanlıklarına göre adapte etmişler.

    Emel – Sordum. Şimdilik ihtiyacı yok ama olursa iş başvurularını Cafe Fernando aracılığıyla kabul edecek!

    Tuba – Oregano kekik. Mercanköşk’ün İngilizcesi marjoram, Almancası da majoran.

    ayşe – Evet ölçüleri aynı olacak ama iyice koyulaşmasını beklemen lazım (yaklaşık 3 ay).

    Sevim – Çok teşekkür ederim. Umarım birgün buradan kitabım çıktı müjdesini de veririm.

    Yanıtla
  34. Tuba Efe

    10 Haziran 2009 ile 06:39

    Tamam Cenk Majoran i taniyorum.Ama Thymian da kekik ve oregano dan farki da reyhan ve feslegen arasindaki fark gibi.Tesekkürler.Umarim daha ilginc tariflerini en yakin zamanda yine okuruz.Hoscakal

    Yanıtla
  35. nothing

    10 Haziran 2009 ile 13:01

    Ne yalan söyleyeyim yemeğe değil Özlem’e imrendim, hele de hamak, sörf.. beni benden aldı

    Yanıtla
  36. Ayse

    14 Haziran 2009 ile 17:19

    Cenk bey Mercanköşkün İngilizcesini yazar misiniz? Ben Migrosun mağaza ve internet sitesine bakıp, ikisinde bu yeşilliği bulamadım. En azından neyi arayıp bulamadığımı bileyim istiyorum. Tesekkürler.

    Yanıtla
  37. Ayse

    14 Haziran 2009 ile 17:29

    Tamam gordum Marjoram’mis.

    Yanıtla
  38. Ayse

    25 Haziran 2009 ile 19:09

    Cenk Bey, ben bu yemegi yaptim. Gercekten de Mercankoskun kendine has kokusu bezelyeye gayet yakisti. Tek diyecegim, bu basit ama sofistike tarifi mesela taze sarimsak gibi bir iki malzeme ile de desteklemek yemegi daha da zenginlestirebilir sanki. Bir de tahminime gore mercenkosk yerine taze kekik gibi benzer otlar kullanmak da yakin sonuclar verecektir. Selamlar,

    Yanıtla
    • Cenk

      25 Haziran 2009 ile 19:57

      Ayşe – Sarımsak iyi fikir. İngilizce blogumda yorum bırakan okurlardan biri de içine sarımsak atarak beklettiği zeytinyağı kullanmayı önermiş mesela…

      Yanıtla
  39. didem akbostanci

    27 Haziran 2009 ile 21:51

    ceeennnk,
    minyatur kagitlari okuyunca, minyatur okeylerin geldi aklima. hatirlar misin? eda, sen, ben yazlikta 1oo1 eziyet okey oynardik. muhtesem gunler…

    not : nar recelini yaptiiim. yok boyle bir lezzet.

    sevgiler

    Yanıtla
    • Cenk

      29 Haziran 2009 ile 16:18

      didem – Okey oynadığımızı hatırlıyorum ama minyatür taşları hatırlayamadım. Güzel günlerdi 🙂 Afiyet olsun.

      Yanıtla
  40. Yelda Somer

    18 Ağustos 2009 ile 13:41

    arkadaşınızı çok güzel tarif etmişsiniz 🙂

    Yanıtla
  41. gamze

    15 Nisan 2010 ile 07:17

    Sevgilio Cenk anneannemin balkonunda her daim bir saksi mercan kosku bulunur. blogunda da yer verince bu bitkiye cok sasirdim. Ama anneannemin bu bitkiyi kullnim alani farkli.Turk kahvesi pisiriminde kullaniyor! o kadar guzel bir tat ki denesen cok seversin. kahveyi pisirken icine bir kac dal mercan kosku atiyor, ve en son kahveniz bittiginde bu mercan koskunu emiyorsunuz ve kahvenin aromasi bitince yiyorsunuz:) evimize gelen herkes kahvemizin sirrini soruyor . Tavsiye ederim denemeni..

    Yanıtla
  42. eda

    07 Temmuz 2010 ile 16:53

    Merhaba Cenk Bey,

    Cehaletimi bağışlayın, bu yemeği doğum günüme gelecek vejetaryen arkadaşım için yapacağım da, mercanköşkleri yağda çevirdikten sonra yağdan çıkarmak gerekir mi? Yoksa bezelyelerle karıştıracak mıyım?

    Teşekkürler şimdiden…

    Yanıtla
    • Cenk

      07 Temmuz 2010 ile 20:14

      eda – Gerekmez, onları da bezelyelerle beraber karıştırabilirsiniz. Şimdiden afiyet olsun.

      Yanıtla
  43. nancy

    26 Temmuz 2010 ile 16:46

    site harika..cok içten çok samimi..okumaktan kendimi alamadım.
    ilk fırsatta minik minik yapmaya baslıyorum;
    mercanköşkü de herşeye pek faydalıymışş (Uykusuzluk . Migren Mide Rahatlatıcı özelliği Soğuk algınlığına )

    Congratulations

    Yanıtla
  44. Süren

    02 Eylül 2013 ile 14:57

    Vejetaryen olduktan sonra vegan olanlar çok ,bize henüz nasip olmadı ama dostlarımıza pişiririz. Balkonumda yumuşak yapraklarıyla gülümseyen bir mecanköşküm var nasılsa

    Yanıtla
  45. munevver

    03 Aralık 2013 ile 21:25

    ellerine sağlık harika olmuş

    Yanıtla
  46. Fatma

    23 Mayıs 2014 ile 10:56

    Merhaba,

    Tarifinizi denedim , mercan köşkü de ipek hanım çiftliğinden getirttim, naneyle,kekik karışımı bir tadı çok güzel uyumu oldu,
    sağolun bu güzel tariflerle buluşturduğunuz için,

    Sevgilerimle,
    Fatma

    Yanıtla
  47. lulucumm

    16 Ocak 2015 ile 14:15

    Selam ! Sen yazmiyorsun ama ben hala gelip tariflere basvurmaya bayiliyorum ! Kendimi cok yakin hissettigim dogru.. Mutfagimda yasadigim buyuk heyecanlari iyice betimledigine emin oldugumdan geliyor bu yakinlik.. Sen dememi mazur gorursun umarim.. Z.yagli soganli yemegini yapar, sekerinde biraz comert davranir arada da icine pismesine az kala elimde olan otu eklerim. Harika bir z.yagli hatta raki sofrasina meze olur.. Simdi bu halini de cok sevdim ! Oscar oncesi kosar adim tamamlamaya calistigim filmlerimden bu aksama ait olana yapip eslik ettirmeyi planliyorum.. Mercan kosku bulayim da !! amin:)

    Yanıtla

Önemli:Bloguma bıraktığınız yorum, tarafımdan onaylandıktan sonra yayımlanacaktır. Yorum bıraktığınız yazı ne kadar eski olursa olsun, yorumunuzu gözden kaçırmam mümkün değildir. Yorumunuz soru içeriyorsa; yanıt verebilmek için yazıyı incelemem gerekebileceği için yayımlanması biraz gecikebilir. Sorunuzu sormadan önce lütfen aynı veya benzer bir sorunun daha önce sorulup sormadığını önceki yorumları tarayarak emin olunuz.

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Birincil kenar çubuğu

17. BASKI (Mundi 4. BASKI)

Cafe Fernando - Bir pasta yaptım, yanağını dayar uyursun

Amazon // Can Yayınları // Kitapyurdu // diğer
The Artful Baker

Amazon US
Kindle // Apple Books // Google Play
Amazon UK // Amazon CA // Amazon AU

SOSYAL MEDYA

Instagram // YouTube // RSS
Facebook // Twitter // Pinterest

EKİPMAN

KÜTÜPHANEM

Footer

Best of Cafe Fernando

Mrs. Hockmeyer’in Muzlu Kek Tarifi

Havuçlu Kek Tarifi

Maş Fasulye Piyazı

Vanilya Özütü

Pastırmalı Yumurta

Chez Panisse

COPYRIGHT © 2025 · Cenk Sönmezsoy