Büyüdüğüm zaman semizotunu seveceğimi söyleselerdi asla inanmazdım. Çok emin değilim, ama sanki annem hep tencere yemeği olarak pişirirdi semizotunu. Neyse ki annem ve babam yemek sofrasında hiçbir zaman zorlayıcı olmadılar. Sevmiyorsan yeme; bu kadar basit. Tabii bunda çok fazla yemek seçen bir çocuk olmamamın da rolü vardır. Şimdi düşününce, çocukken semizotundan başka sevmediğim bir şey var mıydı diye, aklıma gerçekten de bir şey gelmiyor. Bakla! Evet, nasıl unuturum, bakla tabii. Bir de dereotu. Ama o kadar.
Semizotuyla yıldızımız babamın yazlıktaki bahçemizden toplayıp getirdikleri sayesinde barıştı. Ufacık yapraklı, neredeyse maydonoz kadar da ince saplı. Ortasından esnetince yamulan değil, kırılan.