Hep söylerim: “Tadından ödün vereceğime, porsiyonu kısarım daha iyi.” Şeker ve tereyağı dolu bir tatlı için geçerli olabilir, ama makarna için asla. Bir tencere makarnayı bir oturuşta yemişliğim (maalesef) vardır. Ve maalesef, bunu anneme bir kez söylemişliğim de vardır. Ki bu, ilkinden daha büyük bir hatadır.
Yalnız oturmaya başladığımdan beri annemin telefondaki ilk sorusu hiç değişmedi: “Bu akşam ne yedin?” Bu soruyu sorarken de yükleme doğru sesi hep alçalıyor. Sanırım cevabımdan korkuyor. Haksız da değil. 100 gram alsa her gün ekstradan bir saat daha yürüyüş yapan birine “Canım istedi, koca bir tencere makarna yedim” derken aklım neredeydi? Bu ilk vukuatım da değil.
Ortaokul yıllarında, odamdaki dolapların birini açtığında gördüğü manzara karşısında hafif bir travma geçirmiş bir kadın bu. O yıllarda, servisten iner inmez bakkala koşup 1 litrelik dondurmalardan alıp çantamda gizleyerek eve sokar, akşam yemeğine kadar mideye indirir, boş kutuları da ertesi gün çantamda gizleyip servise binerken çöpe atardım. Annemin dolabı açtığında gördüğü boş kutular çantama koymayı unuttuklarımdı sadece…