2011 sona ermeden şu “Kitap ne durumda?” “Ne zaman çıkıyor?” sorularını cevaplamak üzere yazmaya başladığım yazıyı yayınlamayı planlıyordum… Yazıya çocukluğumdan başlamaya karar verince bitmek bilmedi. Aslında biterdi de araya bir hastalık girdi. Ciddi bir şey değil, sadece üşüttüm. Önce burnum 2 gün musluk gibi aktı. O kadar ki, 2 gün boyunca burnumu silmekten başka bir iş yapmaya vakit bulamadım. Sonra hastalık aşağılara doğru indi, bünyeyi sarsan, ciğerleri parçalayan bir öksürük başladı.
Babam duyunca gidip Polonezköy’den köy tavuğu almış. Ertesi gün annem elinde tavuk çat kapı geldi. Çorba pişirdi, yedirdi. Ben de ona kitap için hazırladığım granoladan yapmayı öğrettim, bir tepsi pişirdik, paketledim, alıp yanına gitti. Araya bir de bu öksürük çayı girdi. 10 dakikada bir öksürdükçe ne olduğumu şaşırıyordum, bıçak gibi kesti. Annem geldiğinde fotoğraflarını çekiyordum, aldı eline kocaman reflektörü, o tuttu, ben çektim.