İstanbul’da günlerden pazar. Gece ikiye beş var. Sekiz denemeden sonra sanırım hayalimdeki çilekli dondurmayı yaptım. Sanırım diyorum çünkü her ne kadar kaba koyarken tadına bakıp beğendiysem de asıl imtihan yarın. Donunca nasıl bir kıvam alacağı da çok önemli.
Yedinci seferde de olmuştu da, yine aklıma şu “Acaba şunu şöyle yapsaydım daha iyi olur muydu?” sorularından biri takılınca zor bela çilek bulup son bir kez daha yaptım. Önceki denemelerde çektiğim fotoğraflar çöpe gidecek. Feda olsun.
Yaklaşık 7 saat sonra kurduğum alarmlar tek tek çalmaya başlayacak. İkinci veya üçüncüsünde kalkıp gözlerimi bile açmadan kahve makinesine doğru yürüyeceğim. Suyu ve kahveyi koyduktan sonra 5-10 dakika koltukta kestiririm. Boşalan su haznesinden çıkan bir böğürtü var. O sesi seviyor muyum, yoksa nefret mi ediyorum hala karar veremedim. İşte o ses çıkınca irkilip yerimden kalkacağım ve gün başlayacak.
İlk iş dondurma tadımı. Sonra fotoğraf çekimi. Ardından haftalık teslimat gelecek. Bilindik sipariş. 2 kilo tereyağı, 5 kilo şeker, 40 yumurta, 5 kilo un diye devam ediyor. Getiren arkadaşlar bir kez olsun sormadı “Kim yiyor bütün bunları?” diye! Onları yerleştireceğim. Tabii öncesinde bir buzdolabı temizliği yapmak lazım. Bir hafta aksatınca işin içinden çıkamıyorum. Artan şuruplar, hamurlar, meyveler, her pakette azar azar kalmış tereyağlar. Tıka basa dolu buzluk…
Sonra bulaşık makinesi boşalacak. En sevmediğim işlerden biri. Bir sonraki evimde iki tane yan yana bulaşık makinesi istiyorum. Aslında keşke mutfaktaki bütün dolaplar bulaşık makinesi olsa, her dolabın ayrı bir düğmesi olsa, yatarken bassan, sabaha tertemiz çıksa. Yerleştirme derdi de yok. O zamana kadar katlanacağım. Tarif denerken etrafın dağınık olmasına dayanamıyorum. Bulaşık makinesi hep boş olmalı ki kirlenen her şey göz önünden kaybolsun.
Ardından kısa bir ara. Annemin babaannemden kalma patlıcanlı tas kebabı tarifini yaptım bugün. Anneminki kadar şahane olmadı ama yarına en azından tadının yoğunlaşacağı kesin. Onun kalanını domatesli pilavla yerim.
Sonra, üzerinde aylardır çalıştığım başka bir tarif var. Son dokunuşlar. Geçenlerde bu tarif için kaç kilo vişne ayıkladığımı hesaplayınca inanamadım. Kesinlikle değdi. Bir kez daha yapıp fotoğraflayacağım. Kullanacağım örtü, tabak ve kadraj belli. Kısa bir çekim olacak. Bittiğinde kimse bana 10 dakika dokunmasın – günün ikinci kahvesiyle bir dilim ondan yiyeceğim. Ardından bulaşık makinesi doldurulacak.
Güneşin batmasına daha çok var. “Çılgın tarifler” adını koyduğum bir listem var. Aklıma gelen uçuk fikirler. Sadece kağıt üzerinde. Tarifi geliştirme sürecinde çok başka bir hal alıyor. Çılgınlığını kaybediyor ama en güzel tarifler de o listeden çıkıyor. Aklıma esen bir tanesini denemeye koyulacağım. Elbette bulaşık makinesini boşalttıktan sonra.
O bittikten sonra, gelecek haftanın tariflerini gözden geçirip önceden yapılabilecek kısımlarını hazırlayacağım. Onlar bittikten sonra da fotoğraflarını çekip rafa kaldırdığım bir kurabiye tarifi var, geçenlerde uykuya dalarken aklıma bir fikir geldi, tarifi yarım ölçü o şekliyle yapacağım. Ertesi gün kalktığımda pişiririm.
Ve güneş batmış olacak. Günlerden pazar. Pazar ve pazartesi günleri bana tatil. Yani, akşam sekizden sonra çalışmıyorum. Çalışmıyorum derken tarif denemiyorum. Gücümün yettiği kadar biten tarifleri yazıp tarifi deneyenlere yollamak üzere hazır etmem lazım. Ve tabii yine bulaşık makinesini boşaltıp, kirlenenlerle dolduracağım.
İki yıldan fazla bir süredir trafik bu. Zaman zaman heyecanımı kaybetsem de hayatımın sonuna kadar böyle çalışabilirim. Başka bir yerde olduğumu, başka bir şey yaptığımı düşünemiyorum bile. Ama biraz önce mutfak tezgahını silerken “Şu anda San Francisco’da olsaydım ne yapıyor olurdum?” diye düşününce fark ettim. San Francisco’da hala günlerden cumartesi. Ferry Plaza’daki marketin kurulduğu günlerden biri. Sadece bugün ve belki bir de yarın San Francisco’da olmak, Ferry Plaza pazarındaki tezgahları dolaşmak, ikinci turda gözüme kestirdiklerimi toparlamak, soluklanma bahanesiyle Blue Bottle’da bir kahve içmek, sonrasında da koşa koşa eve gidip yemek pişirmek isterdim. Hem de çok. Kitabımın üzerinde çalışmaktan da çok.
Yaklaşık 2 sene önceki San Francisco tatilinde çektiğim fotoğraflar altta. Gidemiyoruz madem, bakmakla yetinelim.
A-H
Fotograflar harika, o pazarda gezmek vardi simdi diyerekten ic gecirdim bakarken 🙂
Mantarlara bayildim, yurtdisindaki cesit cesit mantarlarin Turkiye’de olmayisina uzuluyorum dusundukce 🙁 memlekete yerlestigimiz gun en cok onlari ozleyecegim sanirim…
yeni tarifler hakkinda yazdigin birkac satir bile heyecanlandiriyor, fotograflarini sabirsizlikla bekliyorum :))
iyi bayramlar bu arada 😉
sinem
çektiğiniz kareler harika Cenk bey!iyi bayramlar!
Elif
Cent merhaba, uzun yillar yurtdisindayasamis biri olarak bazi gidalari Istanbul’da bulmakta zorlaniyorum. Ornegin ravent veya ricotta peyniri yerine ne kullanabilirim sence? Sevgiler Elif
ezgi
sevgili cenk,
l’ecume des jours diye bi kitap vardi. yani gunlerin kopugu. orda bi yerde, tuslara basinca ortaya cikan melodiyle kokteyl yapan bi piyano vardi. sanirim o piyanoyu bi adam icat etmisti. ozel olarak bunu yapmak icin. yani bi melodi calindiginda, cesitli ickilerin ve baska malzemelerin belirli bi sirayla karismalari sonucunda ortaya bi kokteyl cikiyordu. essiz bi kokteyl. sadece o melodi calindiginda ortaya cikabilen bi kokteyl.
iste sen de bana o piyanoyu hatirlatiyosun. bi gun, bu tempoyla calismaya devam ettikce yada zaman gectikce ve sen degisik seylerin tatlarinin bir araya geldiklerinde ortaya ne ciktigi ile ilgili duyunu gelistirmeye devam edersen, sonunda nasil bisi olucani cok merak ediyorum. mesela sadece hayal edebilicek misin, 100 gr tereyagi, limon, su kadar un, sonuc su tat. neler dusunebildigini dusunmekte bile zorlaniyorum. kutsal bi an.
sevgiler,
ezgi
nilgun
Sevgili Cenk,yorgunlugunuzu ve ozleminizi ne de icten anlatmisiniz.Sanki ben de hissettim.Size kolayliklar diliyorum, eger olumlu enerji yollaniyorsa yolluyorum. Fotograflar cok guzel.Umarim en kisa bir zaman dilimi icinde yine gidebilir ve guzelliklerini bizimle paylasirsiniz. Bayraminiz kutlu olsun. Sevgiler.
Ayla
Tarifi bekliyorum,çileği nerden bulacağım meçhul…
Makinayı bosaltmaktan haz almayanlardanim ,boşaltmak yerine elimde yıkıyorum ;(
Kitap ne zaman???
emelll
içinden taşan tutkuyu çok iyi anlıyorum! umarım onu hiç kaybetmezsin, en önemlisi o bana göre.
Beyhan Dik
Yine beni benden alip goturen harika bir yazi. Sizi ve sitenizi ilk gunden beri takip edip tariflerinizi elimdeki malzemelerle uygulamaya calisiyorum Cenk bey. Tipki bir masal okur gibi okuyorum butun yazilarinizi. Ve hakikaten cok buyuk bir heyecanla bekliyorum kitabinizin cikmasini. Bu kadar buyuk bir sabir ve tutkuyla mutfaga bagli olmaniza saygi duyuyorum. Julia child benim kahramanim bu arada. Kitabiniz insallah ulasilabilir bir fiatla cikar piyasaya cunku alamazsam cok uzulurum. Size sevgi ve saygilarimi sunuyorum. Ogrettikleriniz icin tesekkur ederim.
Banu
Eglenceli eglenceli anlatmissiniz yine 🙂
Kolay gelsin, ne diyeyim.
Sevgiyle.
Basak
Cenk,
Iyi bayramlar, umarim istedigin gibi bir bayram geciriyorsundur 🙂
Daha evvel sorulmustu ama hatirlayamadim, obur sayfada bir okur tariflerin icin sabirsizlandigini yazmis, senin kitabin once Turkce cikacak diye hatirliyorum yoksa Ingilizcesi de mi geliyor ardindan ?
Bulasik makinesi ile ilgili goruslerine aynen katiliyorum, yalniz iki tane yanyana koysan bile sanki bu daha fazla mutfak esyasi (ki hicbir zaman yeterli degil :-)) ve iki dolu bisaltilmayi bekleyen makine demek olacak sanirim :-))))
irem
Bayıldımmm :))
özlem
Cenk senin siteni keşfetmek bu aralar yaptığım en iyi şey oldu. Siten çok başka yazıcağın yazıyı yapacağın yemeği dört gözle bekler oldum. Yemek blogları içinde benzeri olmadığ gibi taklit edilmende zor.Her şey için ellerine sağlık.
Banu Bingor
“Getiren arkadaşlar bir kez olsun sormadı “Kim yiyor bütün bunları?” diye!”
İşte kapitalizmin bilincine varmış, çalışkan eleman! “Alsın, ödesin, gerisini kurcalama!”
Aferin taktir ettim! :))))
Banu Bingor
He bir de ben epeyce bir zamandır “I need a maid in the kitchen!” diye şarkı söylüyorum :)) (Dağ başını duman almış melodisiyle 😀 )
You also need a maid in the kitchen! A maid who’s ready to be a slave! :)))
Banu Bingor
Bu arada organik lavanta tezgahı fotoğrafını görünce absürd bir şey duydum geçen hafta, o geldi aklıma. Arkadaşım Lyon’daki düğününde gelin buketi olarak lavanta kullanmıştı. Burada da lavanta aramış. Levent’te bir çiçekçiye sormuşlar. Demeti için 750 TL istemiş 😀 Nerede yaşıyoruz tanrım!!!???
Cenk
A-H – Birkaç televizyon programında denk geldim – Türkiye’de de çeşit çeşit mantar var. Sadece süpermarketlerde görmüyorsunuz. Alaçatı ve Kastamonu Kasımpaşa pazarlarında çok ilginç çeşitleri vardı.
Elif – Ricotta yerine lor peyniri kullanabilirsiniz. Ravent ara sıra pazarlarda bulunuyor. Yerine ne kullanacağınız tarife göre değişiklik gösterebilir.
ezgi – Deneme yanılmayla öğrenince bahsettiğiniz özellik ister istemez gelişiyor. Daha yolun başındayım tabii.
Ayla – Kitap bir aksilik çıkmazsa sene sonuna doğru.
Basak – Kitabın İngilizce versiyonu için henüz bir karar vermiş değilim. Hele bir Türkçesi çıksın… Bulaşık makinesi konusunda da haklısınız galiba. Gerçi içinde temiz tabak çanak olanı boşaltmadan dolap niyetine kullanabilirim. Diğeri dolduğunda da muhtemelen temiz olanlar boşalmış olur.
Melisa hazar
Ben de o tarifi gonderip de bizzat denettiklerin listesinde olabilir miyim acaba??
Yesim İnsel
Kasımpaşa pazarına gidemeyenler için – Erenköy’deki Perşembe Pazarında bir mantarcı var. Burada kestane ve istridye mantarlarını bulabiliyorsunuz. İsimleri Barış ve Atalay Şık. Hatta telefon edince size istediğiniz miktarlarda önceden ayırabiliyorlar.
Cenk
Yesim İnsel – Bilgi için teşekkürler.
Melisa hazar – Şimdilik ihtiyaç yok ama ileride olursa muhakkak blogdan duyururum.
zuzuşka
Bulaşık makinesi konusunda yanlız değilsin, bir arkadaşımın evinde iki tane yanyana görmüştüm ve hayretle bakakalmıştım:)
Arzu
mutfağın kamera arkasını çok merak ediyoruuummmm.
çiğdem35
Dört gözle kitabının bitmesini bekliyorum. Tabii kendim için(bencilliğim için özür dilemiyorum). Biz ve siten seni daha fazla hak ediyoruz öyle değil mi?
Neyse fazla hırçınlık etmeden sana kolay gelsin ve geçmiş bayramın kutlu olsun:)
seval
Mailinizi okurken kendimden bir çok parçayı biraraya getirdim. Her bulaşık makinesi boşalttığımda ” sanırım benden daha fazla bulaşık çıkartabilen biri olamaz ” diye düşünüp kendime sinirlenirken bir sonra ki evimin mutfağını hızlı çalışan endüstriyel makinelerle donatacağımı hayal ediyorum. Bir tezgah dolusu sadece sepet ve içinde sırasıla yıkanmış temiz bulaşıklar…
Ben de çok fazla tarif deniyorum ve kullandığım ekipmanı sürekli yerine koymaktan çok usandığım için dolaplardan ayrı açık raf sistemi geliştirdim. İkeada bu konuda güzel çözümlerle karşılaştım. Tekrar tekrar kullanacaklarımı bulaşık makinesinden sonra asla yerine yerleştirmiyorum. Tezgahımı dağıtmadan, dolaplarımla kavga halinde olmadan mutlu olmaya çalışıyorum 🙂
Ayrıca ben patlıcan hastasıyımdır… En favori sebzemdir. Özellikle karnıyarık halindeyken…
Taskebabından bahsetmişsiniz yazınızda. Reçeteyi bizlerle paylaşacak mısınız? Bu eski yemeğin cafe fernando tarafından güncel yorumunu merakla bekliyor olacağım…
Cenk
seval – Henüz paylaşabileceğim kıvama gelmedi. Annem kadar iyi yapabilirsem elbette paylaşırım.
EMEL PINAR
ah pazarlarımız..umarım onlara dokunmazlar..kolay gelsin Cenk, sabızsızlıkla bekliyorum kitabını..
dlayra
Sevgili Cenk,
Ferry Building’e her gelişimde, Blue Bottle ya da La Boulange’de her bir kahvede kulaklarını çınlatıyorum. Bu organik pazarınsa hastasıyım. Lakin fotoğraflarımın hiçbirisi seninkiler kadar güzel olmuyor! Ben SF’yu ilk senin anlattıklarından sevdim, bugün buradayım ve yarın evime döndüğümde burayı senin kadar olmasa da özleyeceğim sanırım. Kitabı heyecanla bekliyorum. Kolaylıklar dilerim:)
Aslı
Çalışma programına ve fotoğraflara hayran kaldım!! Bizim niye böyle pazarlarımız yok diye oturup ağlayasım var. Ha bir de creme fraicheimiz yok diye çok bozuluyorum :p
Tarifleri merakla bekliyorum, herkes gibi. Şu bulaşık makinesi fikrini de gören duyan eli iş tutan biri varsa şirinler aşkına icat etsin böyle bişeyi. bir ömür boyu bakar besler, yemek test uzmanım yaparım 😀
serpiltkn
Sevgili Cenk yine bizi bizden alan bir yazı oldu…ne kadar yorgun olduğun belli ama bir o kadarda yaptığın işi çok seviyorsun..en önemli kısmı o..yaptığım işten o kadar sıkılmış bıkmış bir kişi olarak, senin bulaşık makineni doldurup boşaltma işini seve seve talip olurum…elaman alacaksan haber ver:)))
Nilgün aytepe
yazılarınızı keyifle takip ediyorum.emekliliğe geçiş döneminde benim için iyi arkadaş oldunuz.daha bir gençliğimde rivayet olarak anlatırlardı ankara ya ilk kez gelen bazı millet vekillerinin evlerinde yan yana iki bulaşık makinesi olduğu hanımların makine boşaltma derdinden bu şekilde kurtulduğunu. bu fikir o günden bu yana bana da çok cazip gelmiştir. bir gün bu dertten de kurtuluruz inşallah.
Athelien
Merhaba,
Ben Işılca Tatlar’ın kızı. Daha önce portakal soslu pancake tarifinizi denemiş ve harika sonuç almıştım. Tekrar çooook teşekkür ederim. Annemle sitenizin müdavimiyiz. Özellikle gezi yazılarınızdan faydalanıyoruz. Bir projeniz var sanırım. Sitenize zaman ayırabiliyor musunuz; bunu bilmeden soruyorum: Daha önce Ingiltere’de bulundunuz mu? Yakın bir tarihte gidip bir ailenin yanında bir ay kalacağım. Şimdiden hayalini kuruyorum gittiğim yerde yemekleri beğenmezsem ne pişiririm? Nerelerde ne yenir, hangi ürün-sebze-meyve alınır? Bunları internetten araştıracağım. Sizin fikirleriniz, gezmeyi seven biri olduğunuzdan, önemli. İlginize teşekkür ederim.
Cenk
Athelien – Çok teşekkürler. Londra’ya seneler evvel gitmiştim. Aklımda kalan tek yer Ottolenghi. Bir de Harrods’ın yemek katı. Maalesef uzun bir liste veremiyorum.
ceren
bu kış 3 ayımı chez panisse’de staj yaparak geçirdim. Ferry Plaza’nın tezgahları, San Francisco sokakları, hele Blue Bottle’da kahve içme fikri yüreğimi cız ettirdi. Çok özlüyor insan gerçekten, özellikle iyi malzemeye olan fevkalade kolay ulaşımı… Hala ağzımın tadına uygun bi kahve bulamadım mesela. Neyse, umarım ileride bir gün 🙂
Cenk
ceren – Ne kadar şanslısınız! Alt katta mı çalıştınız üst katta mı?
Ayse
Biliyormusun dün San Fransisco’daydim sizi
düşündüm gecen sen yazdığın yazı aklıma gelmişti.Ne kadarda abartıyor gibii seyler geçmişti aklımdan ,oysa dün anladım seni.Biliyorum senin
Gözünden görmeyeceğim aynı seyleri hissetmiyecegim pier 39 Biskofflu kahve acaip sende bugün san fransisko demissin uzun zamandır sitene bakamadım yogun günler gecti gördüğüm en güzel Amerikan sehri diyebilirim su an Seattle’dayim aynısı değil
Daha önce de iki sene Ohio da kalmıştım san fransisko gercekten cok değişik güzel nasil anlatsam acayip iste sana kolay gelsin..iyi denemeler
‘
serpil
Merhaba Cenk!
Bu sabah Amerika’ya gidecek olan arkadaşıma havuçlu kek yapmak için nette arama-tarama yaparken senin tarifle çarpıştık!
Ölçümler, tarifler biraz garip gelse de ilgimi çekmeyi başardı.
Sonra mı?
Tarifini aynen uyguladım ve şimdi mutfakta tezgah üzerinde dinleniyor.
Sen gibi yemek yapmayı, tatları karıştırmayı, değişik tatlar yaratmayı, öncelikle kendimi, sonra etrafımdaki meraklı gözleri şaşırtmayı çok seviyorum.
Balkonumda kurumaya yüz tutmuş, “hadi gel de beni ufala” diye bağıran tarhanam… Ev yapımı tarhanayı herkes yapıyor ama benim tarhanam çok daha farklı ve lezzetli.( bu konuda iddialıyım)
Tarhanamla ara ara flört ederken, tarhana kokan ellerimle sayfanı kurcaladım zaman zaman ve çok keyif aldım.
Öykün ve mutfağın, hepsi ama hepsi çok keyifli. Hobin ve huzurun baki olsun.
Serpil Seydioğulları
Cenk bey her zaman olduğu gibi yazınızı keyifle okudum emeğinize sağlık tariflerinizi deneyen gruba katılmak isterdim 🙂
Kitabınızı heyecanla bekliyorum 🙂
İhlamurcum
Bulasik makinesi fikrinize katiliyorum,bende hep iki tane hayal ettim.Ama alsam millet kesin deli der diye ,gerceklestiremedim. Dondurma sonucunuzu bekliyorum,bu hafta domates corbanizi deneyecegim,neticeyi yazarim.sevgilerle.
Tuba Efe
Bir sorum var.. Dondurmada yumurta kullandiniz mi?
Cenk
Tuba Efe – Evet, kullandım.
Arzu Cetintas
Sevgili Cenk,
Yazılarını severek okuyorum. Paris’te yaşıyorum ve şu an Pierre Hermé de staj yapıyorum.
Sana sevgiler gönderip yeni açtığım bloguma bi göz atarsın diye yazmak istedim.
Sevgiler,
Arzu Cetintas
arzucetintas.blogspot.fr
Cenk
Arzu Çetintaş – Ne kadar şanslısınız. Başarılar dilerim.
Sibel
Cenk bey merhabalar!
İlk yorumum bu size ama sizi birkaç senedir takip edenlerdenim ve birkaç tarifinizide denedim,çok memnun kaldım!Sadece yaptığınız herişi öyle profesyonelce yapıyorsunuzki ben yapamam diye bir düşünceye kapılıyorum.Gerçekten tebrik ederim sizi,çok başarılısınız!Elinize,yüreğinize,gönlünüze sağlık…
Serpil
Cenk Merhaba,
Şeflerin Düellosuna katılmayı düşünür müsünüz?
Sizi uzun zamandan beri takip ediyorum, denemeyi düşündüğüm tarifleriniz var ancak bir türlü deneyemedim ya da sanırım denemeye cesaret edemedim. Nedeni de görüntülerdeki sonucu yakalayamazsam diye tariflerinizi deneme moduna giremedim. Aslında pasta ve sütlü tatlılar üzerinde çok çalışmam var, etrafımdakiler elimin lezzetli olduğunu söylerler. Fakat siz o kadar dikkatli ve sıfır hatayla çalışıyorsunuz ki buna fotoğraf makinanızın da katkısı bulunarak mükemmelin ötesinde şahaneler yaratıyorsunuz.
Ayrıca tarifleriniz yanında sizi takip etmek ve yazdıklarınızı okumak hoşuma gidiyor. İlk keşfettiğimde sizi bloğunuzu 3-4 günde anca bitirebilmiştim. Fakat şu kitap işine daldıktan sonra siz bloğ’ a yeteri kadar zaman ayıramamaya başladınız, bende hafta da 1 kere bakar oldum yeni bir gelişme, paylaşım varmı diye.
Saygılarımla,
Serpil S.
Cenk
Serpil – Düşünmem. Kitap çalışmaları yüzünden blogdaki yazıların araları açıldı, farkındayım. Yapacak bir şey yok. Yeni bir yazı üzerinde çalışıyorum. Birkaç güne yayınlamış olurum.
Bilge
iş temposunun ortasında sadece dinlenmek adına bloğunuzu okuyorum desem..ellerinize sağlık; hem bu muhteşem yemeklere hem de hayatımıza kattığınız tat adına..
yeliz
hevesle heyecanla kitabınızı bekliyorum eminim ki mutfak bilgimi çok fazla geliştirecek çünkü ne kadar sık dokuyup ince elediğinizi biliyorum ama artık çıksın lütfennnn 🙂
Serpil
Bu cevabı biliyordum fakat; Neden?
Saygılarımla,
Serpil S.
zeytin
evet bulaşık makinası takıntısı bende de var.Makinayı boşaltmayı sevmiyorum ama çalışırken dolu olmasından nefret ediyorum.Tariflerinizi deniyorum ve çok beğeniyorum özellikle çikolatalı kek mükemmel ötesi.uzun zamandır aradığım tarif diyebilirim hernekadar kek sevmesemde kek yapmak ayrı bir zevk benim için.Bu arada sizden şikayetciyim uzun zamandır yeni bir tarif göremiyorum lütfen yaptıklarınızdan bizleri mahrum etmeyin…şimdiden kolay gelsin
mine tozanlıoğlu
ay bu pazardan baygınlık geldi ama artık lütten gelsin yeni bir yazı ve hatta kipat : )
mine tozanlıoğlu
bir internet günlüğün olduğunu hatırlatsam ve okuyucuların olduğunu, dolayısıyla bize sorumluluğunu haddimi aşar mıyım bilmiyorum : )
Cenk
Serpil – İlgimi çekmediği için.
zeytin, mine tozanlıoğlu – Çok yoğun bir dönemdeyim. Yeni yazı bitmek üzere. İlk fırsatta yayınlayacağım.
Ayşegül
Sevgili Cenk Bey,
Ben de bir süredir takip ediyorum sitenizi,
Güzel, incelikli ve her haliyle büyük bir emeğin ürünü olduğu belli yazılar yayınlıyorsunuz,
Yalnız diğer takipçilerinizin de belirttiğigi gibi yazılar arasında uzun süre olunca ister istemez sabırsızlanıyoruz,
zannederim sizin de takip ettiğiniz ve yeni yazıyı sabırsızlıkla beklediğiniz bloglar, siteler vs. vardır,
yoğun olmanız yeni tarifler eklemenizi etkiler muhakkak,
fakat belki o yğunluğunuzdan haberler, bir püf noktası vs. gibi daha küçük yazılar yayınlayabilirsiniz arada,
kolaylıklar diliyorum,
yejades
Bu pazara girdikten sonra insanın şehvetle mutfakta yemek yapası gelir tabi ki de =)
Banu Bingör
Cenk ~ İstersen yayımlama bunu, tutamayacağım kendimi, ama bu kadarcık sadece 🙂
Bazen o kadar nazik oluyorsun ki gerçekten gözlerim doluyor. Ooof of :))
dilek
yazarlik hayatinizda basarilar….. artik blogunuza tıklamayacagim… bu kadar da ara verilmez ki…
Oya Demir
Takipçiye saygı lütfen. Biz sizi seviyor takip ediyorsak sorumluluğunuza sahip çıkmanızı ve yazılarınızı hiç mi değilse haftada 1 yenilemenizi bekliyoruz.
Saygılar
Yeşim
Cenk Bey,
Kaç yemek kitabı böyle reçetesiyle, görseliyle bu kadar özenli çalışılmıştır acaba. Sizi şimdiden cani gönülden kutlamak istiyorum.. ve çalışmalarınızda başarılar diliyorum.
Neslihan Ceux
Cenk harika bir is yapiyorsun! blogunu 1 yil kadar once Carrot Cake tarifi ararken bulmustum. bazi tarifleri ozellikle Ingilizce ararim cunku cogu zaman bizim kek ve kurabiyelerimizi Ingilizlerinki kadar basarili bulmuyorum. ve aylarca senin Turk oldugunu fark etmeden bir suru tarifini okudum 🙂 enerjini cok dogru kullandigini, disiplinli olunmasi cok zor bir konuda (mutfak-es dost, tariflerin denenmesi, hazirliklar, tekrar tekrar ayni seyin ustunden gecmek…) cok iyi calistigini, hayatini iyi programladigini dusunuyorum! sitedeki olcu cevirici arac ‘converter’ muhtesem!! kitabinin da kagidiyla, gorselligiyle ve icerigiyle sahane olacagina eminim! dostlarima harika bir yilbasi hediyesi olacak…
demi
Ben kahve makinesinden cikan o bögürtü sesini seviyorum ama garip bi ses…kararsiz kalman normal. Ama en cok evime yayilan kahve kokusunu seviyorum. Baskasina ait cok güzel bi yemek yada tatli fotografi olursa da yayinliyor musun? Cevabin icin simdiden tesekkürler.
Cenk
demi – Sadece kendi çektiğim fotoğrafları paylaşıyorum ama dilerseniz Cafe Fernando Facebook grubunda paylaşabilirsiniz.
demi
oraya 6 hazirandan sonra ugramamis gibi görünüyorsun yada ben göremedim yinede bir resim paylasmak istiyorum.
Aysegul
Cenk blogu uzunca suredir guncellemediginden cok yogun oldugunu tahmin ediyor ve hemen soruma geciyorum. Bir hayalim gercek oluyor ve San Francisco’ya seyahate gidiyorum. Senin bu konuyla ilgili tum yazdiklarini okudum, bitirdim. Bu konuda tavsiyelerini begenip onerecegin baska web sitesi ve bloglar var mi merak ediyorum. Calismalarinda kolayliklar. Kitabi sabirsizlikla bekliyoruz.
Cenk
Aysegul – Çok teşekkürler. Marcia’nın sitesi Tablehopper‘ı ve 101 Cookbooks blogunu tavsiye ederim. Şimdiden iyi yolculuklar.
Erkut O.
güzel ve ilgi çekici bir yazı ancak ben fotoğrafları daha çok beğendim. İlgiyle ve keyifle okudum. Bol içerikli gezili günler..
Kolaylıklar..