• Birinci navigasyona geç
  • Skip to main content
  • Birinci sidebar'a geç
  • Alt alana geç

Cafe Fernando

  • HAKKIMDA
  • YEMEK KİTABIM
  • ÖLÇÜLER
  • ARŞİV
  • EKİPMAN
  • ENGLISH
Ferry Plaza Pazarı, San Francisco

Ferry Plaza Pazarı, San Francisco

İstanbul’da günlerden pazar. Gece ikiye beş var. Sekiz denemeden sonra sanırım hayalimdeki çilekli dondurmayı yaptım. Sanırım diyorum çünkü her ne kadar kaba koyarken tadına bakıp beğendiysem de asıl imtihan yarın. Donunca nasıl bir kıvam alacağı da çok önemli.

Yedinci seferde de olmuştu da, yine aklıma şu “Acaba şunu şöyle yapsaydım daha iyi olur muydu?” sorularından biri takılınca zor bela çilek bulup son bir kez daha yaptım. Önceki denemelerde çektiğim fotoğraflar çöpe gidecek. Feda olsun.

Yaklaşık 7 saat sonra kurduğum alarmlar tek tek çalmaya başlayacak. İkinci veya üçüncüsünde kalkıp gözlerimi bile açmadan kahve makinesine doğru yürüyeceğim. Suyu ve kahveyi koyduktan sonra 5-10 dakika koltukta kestiririm. Boşalan su haznesinden çıkan bir böğürtü var. O sesi seviyor muyum, yoksa nefret mi ediyorum hala karar veremedim. İşte o ses çıkınca irkilip yerimden kalkacağım ve gün başlayacak.

İlk iş dondurma tadımı. Sonra fotoğraf çekimi. Ardından haftalık teslimat gelecek. Bilindik sipariş. 2 kilo tereyağı, 5 kilo şeker, 40 yumurta, 5 kilo un diye devam ediyor. Getiren arkadaşlar bir kez olsun sormadı “Kim yiyor bütün bunları?” diye! Onları yerleştireceğim. Tabii öncesinde bir buzdolabı temizliği yapmak lazım. Bir hafta aksatınca işin içinden çıkamıyorum. Artan şuruplar, hamurlar, meyveler, her pakette azar azar kalmış tereyağlar. Tıka basa dolu buzluk…

Sonra bulaşık makinesi boşalacak. En sevmediğim işlerden biri. Bir sonraki evimde iki tane yan yana bulaşık makinesi istiyorum. Aslında keşke mutfaktaki bütün dolaplar bulaşık makinesi olsa, her dolabın ayrı bir düğmesi olsa, yatarken bassan, sabaha tertemiz çıksa. Yerleştirme derdi de yok. O zamana kadar katlanacağım. Tarif denerken etrafın dağınık olmasına dayanamıyorum. Bulaşık makinesi hep boş olmalı ki kirlenen her şey göz önünden kaybolsun.

Ardından kısa bir ara. Annemin babaannemden kalma patlıcanlı tas kebabı tarifini yaptım bugün. Anneminki kadar şahane olmadı ama yarına en azından tadının yoğunlaşacağı kesin. Onun kalanını domatesli pilavla yerim.

Sonra, üzerinde aylardır çalıştığım başka bir tarif var. Son dokunuşlar. Geçenlerde bu tarif için kaç kilo vişne ayıkladığımı hesaplayınca inanamadım. Kesinlikle değdi. Bir kez daha yapıp fotoğraflayacağım. Kullanacağım örtü, tabak ve kadraj belli. Kısa bir çekim olacak. Bittiğinde kimse bana 10 dakika dokunmasın – günün ikinci kahvesiyle bir dilim ondan yiyeceğim. Ardından bulaşık makinesi doldurulacak.

Güneşin batmasına daha çok var. “Çılgın tarifler” adını koyduğum bir listem var. Aklıma gelen uçuk fikirler. Sadece kağıt üzerinde. Tarifi geliştirme sürecinde çok başka bir hal alıyor. Çılgınlığını kaybediyor ama en güzel tarifler de o listeden çıkıyor. Aklıma esen bir tanesini denemeye koyulacağım. Elbette bulaşık makinesini boşalttıktan sonra.

O bittikten sonra, gelecek haftanın tariflerini gözden geçirip önceden yapılabilecek kısımlarını hazırlayacağım. Onlar bittikten sonra da fotoğraflarını çekip rafa kaldırdığım bir kurabiye tarifi var, geçenlerde uykuya dalarken aklıma bir fikir geldi, tarifi yarım ölçü o şekliyle yapacağım. Ertesi gün kalktığımda pişiririm.

Ve güneş batmış olacak. Günlerden pazar. Pazar ve pazartesi günleri bana tatil. Yani, akşam sekizden sonra çalışmıyorum. Çalışmıyorum derken tarif denemiyorum. Gücümün yettiği kadar biten tarifleri yazıp tarifi deneyenlere yollamak üzere hazır etmem lazım. Ve tabii yine bulaşık makinesini boşaltıp, kirlenenlerle dolduracağım.

İki yıldan fazla bir süredir trafik bu. Zaman zaman heyecanımı kaybetsem de hayatımın sonuna kadar böyle çalışabilirim. Başka bir yerde olduğumu, başka bir şey yaptığımı düşünemiyorum bile. Ama biraz önce mutfak tezgahını silerken “Şu anda San Francisco’da olsaydım ne yapıyor olurdum?” diye düşününce fark ettim. San Francisco’da hala günlerden cumartesi. Ferry Plaza’daki marketin kurulduğu günlerden biri. Sadece bugün ve belki bir de yarın San Francisco’da olmak, Ferry Plaza pazarındaki tezgahları dolaşmak, ikinci turda gözüme kestirdiklerimi toparlamak, soluklanma bahanesiyle Blue Bottle’da bir kahve içmek, sonrasında da koşa koşa eve gidip yemek pişirmek isterdim. Hem de çok. Kitabımın üzerinde çalışmaktan da çok.

Yaklaşık 2 sene önceki San Francisco tatilinde çektiğim fotoğraflar altta. Gidemiyoruz madem, bakmakla yetinelim.

Ferry Plaza Farmers Market

Ferry Plaza Farmers Market 11

Ferry Plaza Farmers Market 2

Ferry Plaza Farmers Market 4

Ferry Plaza Farmers Market 6

Ferry Plaza Farmers Market 13

Ferry Plaza Farmers Market 12

Ferry Plaza Farmers Market 10

Ferry Plaza Farmers Market 3

Ferry Plaza Farmers Market 7

Ferry Plaza Farmers Market 8

Ferry Plaza Farmers Market 5

Ferry Plaza Farmers Market 9

Ferry Plaza Farmers Market 14

19 Ağustos 2012 · 64 Yorum Kategori: Gezi ve Seyahat, San Francisco Etiket: ferry plaza pazarı, san francisco

Previous Post: « Domatesli Makarna
Next Post: Domates Confit, Pesto ve Sebzeli Sandviç »

Okuyucu Etkileşimi

64 YORUM

  1. A-H

    19 Ağustos 2012 ile 10:01

    Fotograflar harika, o pazarda gezmek vardi simdi diyerekten ic gecirdim bakarken 🙂
    Mantarlara bayildim, yurtdisindaki cesit cesit mantarlarin Turkiye’de olmayisina uzuluyorum dusundukce 🙁 memlekete yerlestigimiz gun en cok onlari ozleyecegim sanirim…
    yeni tarifler hakkinda yazdigin birkac satir bile heyecanlandiriyor, fotograflarini sabirsizlikla bekliyorum :))
    iyi bayramlar bu arada 😉

    Yanıtla
  2. sinem

    19 Ağustos 2012 ile 13:25

    çektiğiniz kareler harika Cenk bey!iyi bayramlar!

    Yanıtla
  3. Elif

    19 Ağustos 2012 ile 13:53

    Cent merhaba, uzun yillar yurtdisindayasamis biri olarak bazi gidalari Istanbul’da bulmakta zorlaniyorum. Ornegin ravent veya ricotta peyniri yerine ne kullanabilirim sence? Sevgiler Elif

    Yanıtla
  4. ezgi

    19 Ağustos 2012 ile 16:42

    sevgili cenk,
    l’ecume des jours diye bi kitap vardi. yani gunlerin kopugu. orda bi yerde, tuslara basinca ortaya cikan melodiyle kokteyl yapan bi piyano vardi. sanirim o piyanoyu bi adam icat etmisti. ozel olarak bunu yapmak icin. yani bi melodi calindiginda, cesitli ickilerin ve baska malzemelerin belirli bi sirayla karismalari sonucunda ortaya bi kokteyl cikiyordu. essiz bi kokteyl. sadece o melodi calindiginda ortaya cikabilen bi kokteyl.
    iste sen de bana o piyanoyu hatirlatiyosun. bi gun, bu tempoyla calismaya devam ettikce yada zaman gectikce ve sen degisik seylerin tatlarinin bir araya geldiklerinde ortaya ne ciktigi ile ilgili duyunu gelistirmeye devam edersen, sonunda nasil bisi olucani cok merak ediyorum. mesela sadece hayal edebilicek misin, 100 gr tereyagi, limon, su kadar un, sonuc su tat. neler dusunebildigini dusunmekte bile zorlaniyorum. kutsal bi an.

    sevgiler,
    ezgi

    Yanıtla
  5. nilgun

    19 Ağustos 2012 ile 17:59

    Sevgili Cenk,yorgunlugunuzu ve ozleminizi ne de icten anlatmisiniz.Sanki ben de hissettim.Size kolayliklar diliyorum, eger olumlu enerji yollaniyorsa yolluyorum. Fotograflar cok guzel.Umarim en kisa bir zaman dilimi icinde yine gidebilir ve guzelliklerini bizimle paylasirsiniz. Bayraminiz kutlu olsun. Sevgiler.

    Yanıtla
  6. Ayla

    19 Ağustos 2012 ile 18:20

    Tarifi bekliyorum,çileği nerden bulacağım meçhul…
    Makinayı bosaltmaktan haz almayanlardanim ,boşaltmak yerine elimde yıkıyorum ;(
    Kitap ne zaman???

    Yanıtla
  7. emelll

    19 Ağustos 2012 ile 19:02

    içinden taşan tutkuyu çok iyi anlıyorum! umarım onu hiç kaybetmezsin, en önemlisi o bana göre.

    Yanıtla
  8. Beyhan Dik

    19 Ağustos 2012 ile 23:07

    Yine beni benden alip goturen harika bir yazi. Sizi ve sitenizi ilk gunden beri takip edip tariflerinizi elimdeki malzemelerle uygulamaya calisiyorum Cenk bey. Tipki bir masal okur gibi okuyorum butun yazilarinizi. Ve hakikaten cok buyuk bir heyecanla bekliyorum kitabinizin cikmasini. Bu kadar buyuk bir sabir ve tutkuyla mutfaga bagli olmaniza saygi duyuyorum. Julia child benim kahramanim bu arada. Kitabiniz insallah ulasilabilir bir fiatla cikar piyasaya cunku alamazsam cok uzulurum. Size sevgi ve saygilarimi sunuyorum. Ogrettikleriniz icin tesekkur ederim.

    Yanıtla
  9. Banu

    20 Ağustos 2012 ile 00:48

    Eglenceli eglenceli anlatmissiniz yine 🙂

    Kolay gelsin, ne diyeyim.

    Sevgiyle.

    Yanıtla
  10. Basak

    20 Ağustos 2012 ile 04:29

    Cenk,

    Iyi bayramlar, umarim istedigin gibi bir bayram geciriyorsundur 🙂

    Daha evvel sorulmustu ama hatirlayamadim, obur sayfada bir okur tariflerin icin sabirsizlandigini yazmis, senin kitabin once Turkce cikacak diye hatirliyorum yoksa Ingilizcesi de mi geliyor ardindan ?

    Bulasik makinesi ile ilgili goruslerine aynen katiliyorum, yalniz iki tane yanyana koysan bile sanki bu daha fazla mutfak esyasi (ki hicbir zaman yeterli degil :-)) ve iki dolu bisaltilmayi bekleyen makine demek olacak sanirim :-))))

    Yanıtla
  11. irem

    20 Ağustos 2012 ile 11:51

    Bayıldımmm :))

    Yanıtla
  12. özlem

    20 Ağustos 2012 ile 17:10

    Cenk senin siteni keşfetmek bu aralar yaptığım en iyi şey oldu. Siten çok başka yazıcağın yazıyı yapacağın yemeği dört gözle bekler oldum. Yemek blogları içinde benzeri olmadığ gibi taklit edilmende zor.Her şey için ellerine sağlık.

    Yanıtla
  13. Banu Bingor

    20 Ağustos 2012 ile 18:37

    “Getiren arkadaşlar bir kez olsun sormadı “Kim yiyor bütün bunları?” diye!”

    İşte kapitalizmin bilincine varmış, çalışkan eleman! “Alsın, ödesin, gerisini kurcalama!”

    Aferin taktir ettim! :))))

    Yanıtla
  14. Banu Bingor

    20 Ağustos 2012 ile 18:39

    He bir de ben epeyce bir zamandır “I need a maid in the kitchen!” diye şarkı söylüyorum :)) (Dağ başını duman almış melodisiyle 😀 )

    You also need a maid in the kitchen! A maid who’s ready to be a slave! :)))

    Yanıtla
  15. Banu Bingor

    20 Ağustos 2012 ile 18:44

    Bu arada organik lavanta tezgahı fotoğrafını görünce absürd bir şey duydum geçen hafta, o geldi aklıma. Arkadaşım Lyon’daki düğününde gelin buketi olarak lavanta kullanmıştı. Burada da lavanta aramış. Levent’te bir çiçekçiye sormuşlar. Demeti için 750 TL istemiş 😀 Nerede yaşıyoruz tanrım!!!???

    Yanıtla
  16. Cenk

    20 Ağustos 2012 ile 18:50

    A-H – Birkaç televizyon programında denk geldim – Türkiye’de de çeşit çeşit mantar var. Sadece süpermarketlerde görmüyorsunuz. Alaçatı ve Kastamonu Kasımpaşa pazarlarında çok ilginç çeşitleri vardı.

    Elif – Ricotta yerine lor peyniri kullanabilirsiniz. Ravent ara sıra pazarlarda bulunuyor. Yerine ne kullanacağınız tarife göre değişiklik gösterebilir.

    ezgi – Deneme yanılmayla öğrenince bahsettiğiniz özellik ister istemez gelişiyor. Daha yolun başındayım tabii.

    Ayla – Kitap bir aksilik çıkmazsa sene sonuna doğru.

    Basak – Kitabın İngilizce versiyonu için henüz bir karar vermiş değilim. Hele bir Türkçesi çıksın… Bulaşık makinesi konusunda da haklısınız galiba. Gerçi içinde temiz tabak çanak olanı boşaltmadan dolap niyetine kullanabilirim. Diğeri dolduğunda da muhtemelen temiz olanlar boşalmış olur.

    Yanıtla
  17. Melisa hazar

    22 Ağustos 2012 ile 08:37

    Ben de o tarifi gonderip de bizzat denettiklerin listesinde olabilir miyim acaba??

    Yanıtla
  18. Yesim İnsel

    22 Ağustos 2012 ile 09:34

    Kasımpaşa pazarına gidemeyenler için – Erenköy’deki Perşembe Pazarında bir mantarcı var. Burada kestane ve istridye mantarlarını bulabiliyorsunuz. İsimleri Barış ve Atalay Şık. Hatta telefon edince size istediğiniz miktarlarda önceden ayırabiliyorlar.

    Yanıtla
    • Cenk

      22 Ağustos 2012 ile 19:04

      Yesim İnsel – Bilgi için teşekkürler.

      Melisa hazar – Şimdilik ihtiyaç yok ama ileride olursa muhakkak blogdan duyururum.

      Yanıtla
  19. zuzuşka

    22 Ağustos 2012 ile 11:49

    Bulaşık makinesi konusunda yanlız değilsin, bir arkadaşımın evinde iki tane yanyana görmüştüm ve hayretle bakakalmıştım:)

    Yanıtla
  20. Arzu

    22 Ağustos 2012 ile 18:30

    mutfağın kamera arkasını çok merak ediyoruuummmm.

    Yanıtla
  21. çiğdem35

    23 Ağustos 2012 ile 10:39

    Dört gözle kitabının bitmesini bekliyorum. Tabii kendim için(bencilliğim için özür dilemiyorum). Biz ve siten seni daha fazla hak ediyoruz öyle değil mi?
    Neyse fazla hırçınlık etmeden sana kolay gelsin ve geçmiş bayramın kutlu olsun:)

    Yanıtla
  22. seval

    23 Ağustos 2012 ile 18:17

    Mailinizi okurken kendimden bir çok parçayı biraraya getirdim. Her bulaşık makinesi boşalttığımda ” sanırım benden daha fazla bulaşık çıkartabilen biri olamaz ” diye düşünüp kendime sinirlenirken bir sonra ki evimin mutfağını hızlı çalışan endüstriyel makinelerle donatacağımı hayal ediyorum. Bir tezgah dolusu sadece sepet ve içinde sırasıla yıkanmış temiz bulaşıklar…
    Ben de çok fazla tarif deniyorum ve kullandığım ekipmanı sürekli yerine koymaktan çok usandığım için dolaplardan ayrı açık raf sistemi geliştirdim. İkeada bu konuda güzel çözümlerle karşılaştım. Tekrar tekrar kullanacaklarımı bulaşık makinesinden sonra asla yerine yerleştirmiyorum. Tezgahımı dağıtmadan, dolaplarımla kavga halinde olmadan mutlu olmaya çalışıyorum 🙂
    Ayrıca ben patlıcan hastasıyımdır… En favori sebzemdir. Özellikle karnıyarık halindeyken…
    Taskebabından bahsetmişsiniz yazınızda. Reçeteyi bizlerle paylaşacak mısınız? Bu eski yemeğin cafe fernando tarafından güncel yorumunu merakla bekliyor olacağım…

    Yanıtla
    • Cenk

      24 Ağustos 2012 ile 01:46

      seval – Henüz paylaşabileceğim kıvama gelmedi. Annem kadar iyi yapabilirsem elbette paylaşırım.

      Yanıtla
  23. EMEL PINAR

    23 Ağustos 2012 ile 21:31

    ah pazarlarımız..umarım onlara dokunmazlar..kolay gelsin Cenk, sabızsızlıkla bekliyorum kitabını..

    Yanıtla
  24. dlayra

    24 Ağustos 2012 ile 21:25

    Sevgili Cenk,

    Ferry Building’e her gelişimde, Blue Bottle ya da La Boulange’de her bir kahvede kulaklarını çınlatıyorum. Bu organik pazarınsa hastasıyım. Lakin fotoğraflarımın hiçbirisi seninkiler kadar güzel olmuyor! Ben SF’yu ilk senin anlattıklarından sevdim, bugün buradayım ve yarın evime döndüğümde burayı senin kadar olmasa da özleyeceğim sanırım. Kitabı heyecanla bekliyorum. Kolaylıklar dilerim:)

    Yanıtla
  25. Aslı

    25 Ağustos 2012 ile 10:51

    Çalışma programına ve fotoğraflara hayran kaldım!! Bizim niye böyle pazarlarımız yok diye oturup ağlayasım var. Ha bir de creme fraicheimiz yok diye çok bozuluyorum :p

    Tarifleri merakla bekliyorum, herkes gibi. Şu bulaşık makinesi fikrini de gören duyan eli iş tutan biri varsa şirinler aşkına icat etsin böyle bişeyi. bir ömür boyu bakar besler, yemek test uzmanım yaparım 😀

    Yanıtla
  26. serpiltkn

    26 Ağustos 2012 ile 10:08

    Sevgili Cenk yine bizi bizden alan bir yazı oldu…ne kadar yorgun olduğun belli ama bir o kadarda yaptığın işi çok seviyorsun..en önemli kısmı o..yaptığım işten o kadar sıkılmış bıkmış bir kişi olarak, senin bulaşık makineni doldurup boşaltma işini seve seve talip olurum…elaman alacaksan haber ver:)))

    Yanıtla
  27. Nilgün aytepe

    27 Ağustos 2012 ile 14:40

    yazılarınızı keyifle takip ediyorum.emekliliğe geçiş döneminde benim için iyi arkadaş oldunuz.daha bir gençliğimde rivayet olarak anlatırlardı ankara ya ilk kez gelen bazı millet vekillerinin evlerinde yan yana iki bulaşık makinesi olduğu hanımların makine boşaltma derdinden bu şekilde kurtulduğunu. bu fikir o günden bu yana bana da çok cazip gelmiştir. bir gün bu dertten de kurtuluruz inşallah.

    Yanıtla
  28. Athelien

    27 Ağustos 2012 ile 19:28

    Merhaba,
    Ben Işılca Tatlar’ın kızı. Daha önce portakal soslu pancake tarifinizi denemiş ve harika sonuç almıştım. Tekrar çooook teşekkür ederim. Annemle sitenizin müdavimiyiz. Özellikle gezi yazılarınızdan faydalanıyoruz. Bir projeniz var sanırım. Sitenize zaman ayırabiliyor musunuz; bunu bilmeden soruyorum: Daha önce Ingiltere’de bulundunuz mu? Yakın bir tarihte gidip bir ailenin yanında bir ay kalacağım. Şimdiden hayalini kuruyorum gittiğim yerde yemekleri beğenmezsem ne pişiririm? Nerelerde ne yenir, hangi ürün-sebze-meyve alınır? Bunları internetten araştıracağım. Sizin fikirleriniz, gezmeyi seven biri olduğunuzdan, önemli. İlginize teşekkür ederim.

    Yanıtla
    • Cenk

      28 Ağustos 2012 ile 16:54

      Athelien – Çok teşekkürler. Londra’ya seneler evvel gitmiştim. Aklımda kalan tek yer Ottolenghi. Bir de Harrods’ın yemek katı. Maalesef uzun bir liste veremiyorum.

      Yanıtla
  29. ceren

    27 Ağustos 2012 ile 22:45

    bu kış 3 ayımı chez panisse’de staj yaparak geçirdim. Ferry Plaza’nın tezgahları, San Francisco sokakları, hele Blue Bottle’da kahve içme fikri yüreğimi cız ettirdi. Çok özlüyor insan gerçekten, özellikle iyi malzemeye olan fevkalade kolay ulaşımı… Hala ağzımın tadına uygun bi kahve bulamadım mesela. Neyse, umarım ileride bir gün 🙂

    Yanıtla
    • Cenk

      28 Ağustos 2012 ile 16:55

      ceren – Ne kadar şanslısınız! Alt katta mı çalıştınız üst katta mı?

      Yanıtla
  30. Ayse

    28 Ağustos 2012 ile 11:00

    Biliyormusun dün San Fransisco’daydim sizi
    düşündüm gecen sen yazdığın yazı aklıma gelmişti.Ne kadarda abartıyor gibii seyler geçmişti aklımdan ,oysa dün anladım seni.Biliyorum senin
    Gözünden görmeyeceğim aynı seyleri hissetmiyecegim pier 39 Biskofflu kahve acaip sende bugün san fransisko demissin uzun zamandır sitene bakamadım yogun günler gecti gördüğüm en güzel Amerikan sehri diyebilirim su an Seattle’dayim aynısı değil
    Daha önce de iki sene Ohio da kalmıştım san fransisko gercekten cok değişik güzel nasil anlatsam acayip iste sana kolay gelsin..iyi denemeler

    ‘

    Yanıtla
  31. serpil

    01 Eylül 2012 ile 16:19

    Merhaba Cenk!
    Bu sabah Amerika’ya gidecek olan arkadaşıma havuçlu kek yapmak için nette arama-tarama yaparken senin tarifle çarpıştık!

    Ölçümler, tarifler biraz garip gelse de ilgimi çekmeyi başardı.
    Sonra mı?
    Tarifini aynen uyguladım ve şimdi mutfakta tezgah üzerinde dinleniyor.
    Sen gibi yemek yapmayı, tatları karıştırmayı, değişik tatlar yaratmayı, öncelikle kendimi, sonra etrafımdaki meraklı gözleri şaşırtmayı çok seviyorum.
    Balkonumda kurumaya yüz tutmuş, “hadi gel de beni ufala” diye bağıran tarhanam… Ev yapımı tarhanayı herkes yapıyor ama benim tarhanam çok daha farklı ve lezzetli.( bu konuda iddialıyım)
    Tarhanamla ara ara flört ederken, tarhana kokan ellerimle sayfanı kurcaladım zaman zaman ve çok keyif aldım.

    Öykün ve mutfağın, hepsi ama hepsi çok keyifli. Hobin ve huzurun baki olsun.

    Yanıtla
  32. Serpil Seydioğulları

    05 Eylül 2012 ile 23:33

    Cenk bey her zaman olduğu gibi yazınızı keyifle okudum emeğinize sağlık tariflerinizi deneyen gruba katılmak isterdim 🙂
    Kitabınızı heyecanla bekliyorum 🙂

    Yanıtla
  33. İhlamurcum

    08 Eylül 2012 ile 12:41

    Bulasik makinesi fikrinize katiliyorum,bende hep iki tane hayal ettim.Ama alsam millet kesin deli der diye ,gerceklestiremedim. Dondurma sonucunuzu bekliyorum,bu hafta domates corbanizi deneyecegim,neticeyi yazarim.sevgilerle.

    Yanıtla
  34. Tuba Efe

    08 Eylül 2012 ile 19:17

    Bir sorum var.. Dondurmada yumurta kullandiniz mi?

    Yanıtla
    • Cenk

      10 Eylül 2012 ile 03:18

      Tuba Efe – Evet, kullandım.

      Yanıtla
  35. Arzu Cetintas

    14 Eylül 2012 ile 18:38

    Sevgili Cenk,
    Yazılarını severek okuyorum. Paris’te yaşıyorum ve şu an Pierre Hermé de staj yapıyorum.
    Sana sevgiler gönderip yeni açtığım bloguma bi göz atarsın diye yazmak istedim.
    Sevgiler,
    Arzu Cetintas
    arzucetintas.blogspot.fr

    Yanıtla
    • Cenk

      19 Eylül 2012 ile 00:37

      Arzu Çetintaş – Ne kadar şanslısınız. Başarılar dilerim.

      Yanıtla
  36. Sibel

    16 Eylül 2012 ile 13:25

    Cenk bey merhabalar!
    İlk yorumum bu size ama sizi birkaç senedir takip edenlerdenim ve birkaç tarifinizide denedim,çok memnun kaldım!Sadece yaptığınız herişi öyle profesyonelce yapıyorsunuzki ben yapamam diye bir düşünceye kapılıyorum.Gerçekten tebrik ederim sizi,çok başarılısınız!Elinize,yüreğinize,gönlünüze sağlık…

    Yanıtla
  37. Serpil

    18 Eylül 2012 ile 15:28

    Cenk Merhaba,
    Şeflerin Düellosuna katılmayı düşünür müsünüz?
    Sizi uzun zamandan beri takip ediyorum, denemeyi düşündüğüm tarifleriniz var ancak bir türlü deneyemedim ya da sanırım denemeye cesaret edemedim. Nedeni de görüntülerdeki sonucu yakalayamazsam diye tariflerinizi deneme moduna giremedim. Aslında pasta ve sütlü tatlılar üzerinde çok çalışmam var, etrafımdakiler elimin lezzetli olduğunu söylerler. Fakat siz o kadar dikkatli ve sıfır hatayla çalışıyorsunuz ki buna fotoğraf makinanızın da katkısı bulunarak mükemmelin ötesinde şahaneler yaratıyorsunuz.
    Ayrıca tarifleriniz yanında sizi takip etmek ve yazdıklarınızı okumak hoşuma gidiyor. İlk keşfettiğimde sizi bloğunuzu 3-4 günde anca bitirebilmiştim. Fakat şu kitap işine daldıktan sonra siz bloğ’ a yeteri kadar zaman ayıramamaya başladınız, bende hafta da 1 kere bakar oldum yeni bir gelişme, paylaşım varmı diye.
    Saygılarımla,
    Serpil S.

    Yanıtla
    • Cenk

      19 Eylül 2012 ile 00:31

      Serpil – Düşünmem. Kitap çalışmaları yüzünden blogdaki yazıların araları açıldı, farkındayım. Yapacak bir şey yok. Yeni bir yazı üzerinde çalışıyorum. Birkaç güne yayınlamış olurum.

      Yanıtla
  38. Bilge

    20 Eylül 2012 ile 11:25

    iş temposunun ortasında sadece dinlenmek adına bloğunuzu okuyorum desem..ellerinize sağlık; hem bu muhteşem yemeklere hem de hayatımıza kattığınız tat adına..

    Yanıtla
  39. yeliz

    20 Eylül 2012 ile 14:25

    hevesle heyecanla kitabınızı bekliyorum eminim ki mutfak bilgimi çok fazla geliştirecek çünkü ne kadar sık dokuyup ince elediğinizi biliyorum ama artık çıksın lütfennnn 🙂

    Yanıtla
  40. Serpil

    20 Eylül 2012 ile 17:54

    Bu cevabı biliyordum fakat; Neden?
    Saygılarımla,
    Serpil S.

    Yanıtla
  41. zeytin

    21 Eylül 2012 ile 23:40

    evet bulaşık makinası takıntısı bende de var.Makinayı boşaltmayı sevmiyorum ama çalışırken dolu olmasından nefret ediyorum.Tariflerinizi deniyorum ve çok beğeniyorum özellikle çikolatalı kek mükemmel ötesi.uzun zamandır aradığım tarif diyebilirim hernekadar kek sevmesemde kek yapmak ayrı bir zevk benim için.Bu arada sizden şikayetciyim uzun zamandır yeni bir tarif göremiyorum lütfen yaptıklarınızdan bizleri mahrum etmeyin…şimdiden kolay gelsin

    Yanıtla
  42. mine tozanlıoğlu

    22 Eylül 2012 ile 18:00

    ay bu pazardan baygınlık geldi ama artık lütten gelsin yeni bir yazı ve hatta kipat : )

    Yanıtla
  43. mine tozanlıoğlu

    22 Eylül 2012 ile 18:01

    bir internet günlüğün olduğunu hatırlatsam ve okuyucuların olduğunu, dolayısıyla bize sorumluluğunu haddimi aşar mıyım bilmiyorum : )

    Yanıtla
  44. Cenk

    23 Eylül 2012 ile 13:36

    Serpil – İlgimi çekmediği için.

    zeytin, mine tozanlıoğlu – Çok yoğun bir dönemdeyim. Yeni yazı bitmek üzere. İlk fırsatta yayınlayacağım.

    Yanıtla
  45. Ayşegül

    25 Eylül 2012 ile 13:49

    Sevgili Cenk Bey,
    Ben de bir süredir takip ediyorum sitenizi,
    Güzel, incelikli ve her haliyle büyük bir emeğin ürünü olduğu belli yazılar yayınlıyorsunuz,
    Yalnız diğer takipçilerinizin de belirttiğigi gibi yazılar arasında uzun süre olunca ister istemez sabırsızlanıyoruz,
    zannederim sizin de takip ettiğiniz ve yeni yazıyı sabırsızlıkla beklediğiniz bloglar, siteler vs. vardır,
    yoğun olmanız yeni tarifler eklemenizi etkiler muhakkak,
    fakat belki o yğunluğunuzdan haberler, bir püf noktası vs. gibi daha küçük yazılar yayınlayabilirsiniz arada,
    kolaylıklar diliyorum,

    Yanıtla
  46. yejades

    26 Eylül 2012 ile 16:53

    Bu pazara girdikten sonra insanın şehvetle mutfakta yemek yapası gelir tabi ki de =)

    Yanıtla
  47. Banu Bingör

    26 Eylül 2012 ile 22:50

    Cenk ~ İstersen yayımlama bunu, tutamayacağım kendimi, ama bu kadarcık sadece 🙂
    Bazen o kadar nazik oluyorsun ki gerçekten gözlerim doluyor. Ooof of :))

    Yanıtla
  48. dilek

    27 Eylül 2012 ile 15:07

    yazarlik hayatinizda basarilar….. artik blogunuza tıklamayacagim… bu kadar da ara verilmez ki…

    Yanıtla
  49. Oya Demir

    27 Eylül 2012 ile 23:27

    Takipçiye saygı lütfen. Biz sizi seviyor takip ediyorsak sorumluluğunuza sahip çıkmanızı ve yazılarınızı hiç mi değilse haftada 1 yenilemenizi bekliyoruz.

    Saygılar

    Yanıtla
  50. Yeşim

    01 Ekim 2012 ile 14:53

    Cenk Bey,

    Kaç yemek kitabı böyle reçetesiyle, görseliyle bu kadar özenli çalışılmıştır acaba. Sizi şimdiden cani gönülden kutlamak istiyorum.. ve çalışmalarınızda başarılar diliyorum.

    Yanıtla
  51. Neslihan Ceux

    05 Ekim 2012 ile 14:03

    Cenk harika bir is yapiyorsun! blogunu 1 yil kadar once Carrot Cake tarifi ararken bulmustum. bazi tarifleri ozellikle Ingilizce ararim cunku cogu zaman bizim kek ve kurabiyelerimizi Ingilizlerinki kadar basarili bulmuyorum. ve aylarca senin Turk oldugunu fark etmeden bir suru tarifini okudum 🙂 enerjini cok dogru kullandigini, disiplinli olunmasi cok zor bir konuda (mutfak-es dost, tariflerin denenmesi, hazirliklar, tekrar tekrar ayni seyin ustunden gecmek…) cok iyi calistigini, hayatini iyi programladigini dusunuyorum! sitedeki olcu cevirici arac ‘converter’ muhtesem!! kitabinin da kagidiyla, gorselligiyle ve icerigiyle sahane olacagina eminim! dostlarima harika bir yilbasi hediyesi olacak…

    Yanıtla
  52. demi

    28 Ekim 2012 ile 00:46

    Ben kahve makinesinden cikan o bögürtü sesini seviyorum ama garip bi ses…kararsiz kalman normal. Ama en cok evime yayilan kahve kokusunu seviyorum. Baskasina ait cok güzel bi yemek yada tatli fotografi olursa da yayinliyor musun? Cevabin icin simdiden tesekkürler.

    Yanıtla
    • Cenk

      28 Ekim 2012 ile 13:53

      demi – Sadece kendi çektiğim fotoğrafları paylaşıyorum ama dilerseniz Cafe Fernando Facebook grubunda paylaşabilirsiniz.

      Yanıtla
  53. demi

    30 Ekim 2012 ile 00:19

    oraya 6 hazirandan sonra ugramamis gibi görünüyorsun yada ben göremedim yinede bir resim paylasmak istiyorum.

    Yanıtla
  54. Aysegul

    19 Ağustos 2013 ile 07:07

    Cenk blogu uzunca suredir guncellemediginden cok yogun oldugunu tahmin ediyor ve hemen soruma geciyorum. Bir hayalim gercek oluyor ve San Francisco’ya seyahate gidiyorum. Senin bu konuyla ilgili tum yazdiklarini okudum, bitirdim. Bu konuda tavsiyelerini begenip onerecegin baska web sitesi ve bloglar var mi merak ediyorum. Calismalarinda kolayliklar. Kitabi sabirsizlikla bekliyoruz.

    Yanıtla
    • Cenk

      19 Ağustos 2013 ile 12:10

      Aysegul – Çok teşekkürler. Marcia’nın sitesi Tablehopper‘ı ve 101 Cookbooks blogunu tavsiye ederim. Şimdiden iyi yolculuklar.

      Yanıtla
  55. Erkut O.

    08 Aralık 2013 ile 16:21

    güzel ve ilgi çekici bir yazı ancak ben fotoğrafları daha çok beğendim. İlgiyle ve keyifle okudum. Bol içerikli gezili günler..

    Kolaylıklar..

    Yanıtla

Önemli:Bloguma bıraktığınız yorum, tarafımdan onaylandıktan sonra yayımlanacaktır. Yorum bıraktığınız yazı ne kadar eski olursa olsun, yorumunuzu gözden kaçırmam mümkün değildir. Yorumunuz soru içeriyorsa; yanıt verebilmek için yazıyı incelemem gerekebileceği için yayımlanması biraz gecikebilir. Sorunuzu sormadan önce lütfen aynı veya benzer bir sorunun daha önce sorulup sormadığını önceki yorumları tarayarak emin olunuz.

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Birincil kenar çubuğu

17. BASKI (Mundi 4. BASKI)

Cafe Fernando - Bir pasta yaptım, yanağını dayar uyursun

Amazon // Can Yayınları // Kitapyurdu // diğer
The Artful Baker

Amazon US
Kindle // Apple Books // Google Play
Amazon UK // Amazon CA // Amazon AU

SOSYAL MEDYA

Instagram // YouTube // RSS
Facebook // Twitter // Pinterest

EKİPMAN

KÜTÜPHANEM

Footer

Best of Cafe Fernando

Kıtır Pastırmalı Patates Salatası

Brownie

Elmalı Kek Tarifi

Vişneli Kek

Fındıklı Kurabiye

Vanilya Özütü

COPYRIGHT © 2025 · Cenk Sönmezsoy